Gelecek yıl bir bebeğimiz olmalı... Üç ay sonra askere gitmiş olmalıyım... Üniversiteyi bu yıl kazanmalıyım... Bu yaz evlenmiş olmalıyız... Kış bitmeden klimalı bir otomobilim olmalı...
Yaşamımız hep planlarla geçiyor. Bir şeyler yapmak istiyoruz. Kovalıyoruz. Bir şey olmasını istemediğimiz zamanda olmadığında üzülüyoruz, kızıyoruz, bazen kendimize, bazen başkalarına bazen de Tanrı’ya...
Ama öte yanda gelin görün ki çok zorladığımız, çok istediğimiz bazı şeylerin bazen gerçekleşemiyor olması belki başka bir şeyin işareti ya da bizim için daha iyi olanı. Birçok gerçekleşmeyen şey belki de bizimiyiliğimize oluyor. Biraz düşünürsek hem kendimizden hem de çevremizden bu yönde onlarca örnek bulabiliriz. Dönün ve üç beş yıl öncesine bakın. Neler planlıyordunuz neler oldu?
Ya da bir şey istediğimiz zamanda olmuyor ama daha sonra bizim istediğimizden çok daha iyi şekilde gerçekleşiyor. Belki de zamanını bekliyor.
Oysa birçoğumuz hep bir hedefler kulvarının içinde zorlaya zorlaya biraz da yaşamın büyüsünü kaçırarak yürüyoruz. Kaderi, şansı es geçiyoruz. Şunu da yapmalıyım, bu da olmalı deyip arka arkaya hedefleri sıralıyoruz. Yaşamın bizim için hazırlamış olabileceği sürprizleri öldürüyoruz. Belki de bizim için yazılmış muntazam bir planı bozuyoruz. Ve belki daha da kötüsü bu muntazam plan, ne yaparsak yapalım değişmiyor ama biz o çizilen yolu sindire sindire yaşamak yerine labirentin içindeki fare gibi debelenerek ömrümüzü tüketiyoruz.
Unutmadan, kendimize yaptığımız bir başka kötülük de şu olabilir: Kabullenmeyi bilmiyoruz. Yapamayacağımız veya ulaşamayacağımız şeyleri arzuluyarak yaşamlarımızı kabusa çeviriyoruz. Tanrı’ya dualar arasından en çok beni etkileyen “Tanrım bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenme gücünü ver” tümcesi olmuştur. Ne kadar zor değil mi?
Hepimizin ayrı yetenekleri, ayrı güzellikleri, ayrı güçleri var. Ama yine birçoğumuz, her zaman başkalarına özenerek, benzemeye çalışarak, bir şeylere sahip olarak daha mutlu olacağımızı sanarak kendi hazinelerimizi tüketiyoruz. Kendi güzelliklerimizin, yeteneklerimizin üzerini örtüyoruz.
Ve belki de en büyük hata tüm bağımsız değişkenleri unutup yaşamımızı kendimize özel görüp kendimizi de tek karar verici ve uygulayıcı olarak görüyoruz. Sanki dümdüz, bomboş bir yolda yürüyoruz ve biz aldığımız kararlarla bu yolu şekillendiriyoruz. Yarın için plan yaparken her şeyin bizim istediğimiz gibi gideceğini varsayıyoruz. Oysaki acı bir gerçek aslında günlerimize damgasını vuran benliğimiz, 7 milyar komşusuyla, koskocaman bir evrenin içinde bir noktacık bile değil.
Bu yazıyı bir yerlere bağlamayacağım. Sanıyorum burada hepimiz için ayrı bir son var. Sanıyorum bugünkü mutsuzluklarımızda, koşuşturmacamızda, içine düştüğümüz karmaşada, yakınmalarımızda bu yazıdan bir şeylerin payı var. Sadece yaşamı yalın görmeye çalıştığımızda ve kendi sınırlarımızı kabullenip kendimizi olduğumuz gibi sevdiğimizde daha mutlu olacağız.
Hepsi bu...
Aret Vartanyan www.hyetert.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder