Ermenistan Gezisi Notlari

"Barev Hayastan"

 © This content Mirrored From TurkishArmenians  Site turkiye-ermenileri.blogspot.com/

İki Ermenistanlı arkadaşla, ilk kez ziyaret ettiğim Kars'ı Andranik'ten dinlemek çok değişik bir deneyim. Kars kalesi tam karşıda yükselirken çocuklar uçurtmalarının peşindeler. Bizse aşağıya, Vartan'ın Köprüsü'ne gidiyoruz. "Taş Köprü" olarak bilinen bu köprünün hikayesini anlatıyor Andranik.

"Uzak geldim, uzağa gidiyorum" [1] diyerek çıkmıştım yola. İstanbullu bir Ermeni olan Sevag Şahin Balıkçı'nın askerliğini yaptığı sırada hayatını kaybetmesi tartışılıyordu o günlerde. Yine o günlerde İnsanlık Anıtı'nın yıkımına başlanmıştı ve Fransa'da Soykırımı İnkar Yasa teklifi reddedilmişti...

Ermenistan'ı eyalet eyalet gezerken ne kadar çok söz borçlandığımın farkında olarak eve döndüğümde tam onbir sene önce defterime not düştüğüm ama nasılsa unuttuğum Yeğişa Çarents [2] dizeleriyle karşılaştım. "Selam" diyordu Çarents, "Uzak yakın yoldaşlara, dünyalara, güneşlere / Ateş gibi ruhlara, / Yalım yalım yanan ruhlu herkese, / Güneş gibi sarı sıcak ruhlarına onların, / Bu kudurmuş ölüm kalım kargaşasında / Kurban giden o canlara selam, selam..."

Ermenistanlı arkadaşlar hep ismimizin yanına "jan" ekleyerek çağırıyorlardı bizi. İşte bu yazacaklarım da o canlara "selam" olsun.

Geçmişin ve bugünün izlerini sürmek

"Bir otobüs turuna katıldım, hayatım değişti" gibi bir cümle kurmaya kalkabilirim rahatlıkla. Evet, bir otobüs turuna katıldık. Her gün sabah başka bir şehre doğru yola çıktık.


1915'in açtığı gedik orta yerde dururken onlarca insana dokunduk. Medyada sıklıkla "toprak talebi" gibi argümanlara sıkıştırılan problemin hem geçmişteki hem bugünkü izlerini sürerek birbirimizi anlamaya çalıştık. "Ülkeler arasında nasıl bir ilişki?" diye sorarken gündelik hayatta ne kadar birbirimize benzediğimizi keşfederek güzel dostluklar biriktirdik.

Ermenistan'daydık

Yerevan Basın Kulübü, Kültür Üniversitesi Küresel Politikalar Eğilimler Merkezi (GPOT) ve Internews Armenia'nın ortaklaşa projelerinden biri olan otobüs turuna Türkiyeli ve Ermenistanlı gazeteciler davet edilmişlerdi. Ben de bianet.org adına oradaydım.
Ermenistan-Türkiye ilişkilerinin normalleşmesine dönük projelerden biriydi bu. İki ülkede medyanın probleme ilgisini arttırmayı amaçlayan projenin, otobüs turuyla eş zamanlı yürüyen; gazeteciler arasında bir "değişim programı", iki ülke öğrencilerinin birbirlerinin ülkelerinde çekecekleri belgeseller, Ermenistan-Türkiye politikalarının tartışılacağı yuvarlak masa toplantıları ve talk-show vb. televizyon yapımları gibi etkinlikleri de var. Tüm bu projelerin medyaya, sorunun çözümüne dönük sorumluluğunu hatırlatması dileğimizdir.

"Beyaz, uykusuz, uzakta.."[3]

Yolculuğun Adana'dan başlayıp Antakya, Şanlıurfa, Diyarbakır, Van üzerinden Kars'a ulaşan Türkiye ayağına katılamadım. Kars'ta dahil olduğum Ermenistan ayağı ise Gürcistan'ın Akhaltsike kenti üzerinden Gyumri-Alaverdi-Yerevan-Goris-Meghri-Yerevan rotasını izliyordu.

İlk uğrak yeri olan Kars'ın gündeminde İnsanlık Anıtı vardı. Biraraya geldiğimiz Politikars internet portalı yöneticisi, Kafkasya Kültürleri Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı ve aynı zamanda mimar Ali İhsan Alınak "İç yaralayıcı bir durum" diyor.
Ona göre sistemin gittikçe sağa kaydığını gösteren ve uluslararası baskılara kulaklarını tıkayıp milliyetçi unsurlara mesaj vermek anlamına gelen bu yıkım için dijital ortamda başlattıkları imza kampanyasından bahsediyor Ermenistanlı arkadaşlarımıza. Kendisinden ısrarla iyimser yanıtlar bekleyen sorular havada kalıyor.

Alınak, Ermenistan ve Türkiye arasındaki ilişkiler kadar Kars'ın da bir tarafını kapatan ve ekonomisini olumsuz etkileyen sınır kapısı meselesi konusunda karamsar:

"Kapı 1992'den beri kapalı. Her yıl ilişkilerin düzeltilmesi adına açılacağı söyleniyor. Ama bu bir cesaret işi, yüz yıl öncesiyle yüzleşme olmadan açılacağını düşünmüyorum."

Bir Ermeni rehberle Kars sokakları

Kars'tan ayrılmadan İnsanlık Anıtı'nı görüntülemek istiyoruz. Ermenistan'daki tüm toplantılarda gönüllü olarak tercümanlığımızı üstlenen Andranik İspiryan rehberliğinde Kars sokaklarındayız. Andranik Türkoloji okumuş Muş kökenli bir Ermeni. Ermenice, Türkçe, İngilizce ve Rusça yayın yapan haber sitesi news.am yazarlarından.

Beni tanıtırken bianet hakkında kendine ait olumlu izlenimleri aktardığını fark ediyorum. Sadece bianet'i değil tüm haber kaynaklarını yakından ve çok dikkatli takip ediyor Andranik. Hatta geçtiğimiz yıl sınırın açılması için eylem yapan bir partinin yöneticisini hatırlayamıyoruz, imdada Andranik yetişiyor.

İnsanlık Anıtı'nın yıkılmasında ihaleyi alan Afşin İnşaat çalışanları görüntü almamızı istemiyorlar. Onlara göre bu Türkiye'yi olumsuz yansıtmak olur. Çalışanlardan biri aşağıda naylon kaplı gecekonduları işaret ederek, "Bu heykele bu kadar para aktarırken şu yoksullağa bakın" diyor. Kars'ta temel sorun işsizlik ve yoksulluk çünkü. Belki de daha inandırıcı olsun diye yakasındaki parti rozetini fark ettirmemeye çalışarak çıkardığını görüyorum.

Vartan'ın Köprüsü ve Çarents'in Evi

İki Ermenistanlı arkadaşla, ilk kez ziyaret ettiğim Kars'ı Andranik'ten dinlemek çok değişik bir deneyim. Kars kalesi tam karşıda yükselirken çocuklar uçurtmalarının peşindeler.

Bizse aşağıya, Vartan'ın Köprüsü'ne gidiyoruz. "Taş Köprü" olarak bilinen bu köprünün hikayesini anlatıyor Andranik. Bu köprüden hiç ayrılmayan Deli Vartan sonra kendini Kars Çayı'na bırakıyor.

Bir sonraki durağımız "Ermeniler'in Nazım Hikmet'i" olarak bilinen Yeğaşi Çarents'in evi. Kars'a gelen her Ermeni'nin buraya mutlaka uğradığını öğreniyorum. Ama Kars doğumlu şairin evi yıkıntı halinde. İstanbullu bir Ermeni burayı satın alıp müzeye çevirmek istemiş ama sahibinin yüksek bir miktar istemesi üzerine alamamış.

Evin karşısındaki demir köprü ve bir zamanlar evin önünde yer alan park dizelerine yansıyor Çarents'in. Ve aslında o andan itibaren Ermenistan yolculuğu başlıyor benim için. Çarents uğurluyor, eve dönüşte de o karşılayacak.

* Barev Hayastan "Merhaba Ermenistan"
(1) Oktay Rifat'ın bir şiirinden
(2) 1897 Kars doğumlu Ermeni şair. 1937'de Stalin rejimi tarafından idam edildi.
(3) Cemal Süreya'nın "Kars" adlı şiirinden

------------------------

2

"Yolunuz Pamuk Olsun"

 © This content Mirrored From TurkishArmenians  Site turkiye-ermenileri.blogspot.com/

Ermeniler kendi okullarında, kendi dillerinde eğitim aldıktan sonra bir yıl Gürcüce hazırlık sınıfına devam edip yükseköğretim için sınava tabi tutuluyorlar. Bunun, azınlıklara yükseköğretimin yolunu açan bir gelişme olduğunu vurguluyorlar.

Ermenistan'ın, karayoluyla Gümrü üzerinden Kars'a uzaklığının 45 dakika olduğunu öğreniyoruz. Sınır açık olmadığı için otobüsümüz Ardahan'ın Posof ilçesindeki Türkgözü sınır kapısına yöneliyor. Önce Gürcistan'a geçmek zorundayız.

Gürcistan'daki durağımız nüfusunun büyük çoğunluğunu Ermeniler'in oluşturduğu Akhaltsikhe kenti. Buradan itibaren binaların yıkılmaya yüz tutmuş, hatta yer yer yıkılmış hali gözümüze çarpıyor. Sovyetler Birliği döneminden kalma çoğu bina oturulamayacak vaziyette ve boş. Bir diğer ayrıntı da yerin altından değil de üstünden döşenmiş doğalgaz boruları. Her kadraja giren tesisatın bu ilginçliğine buradan sonra gözümüzün alıştığını, hatta "daha mantıklı, bir sorun olduğunda asfaltı yenilemek zorunda kalmıyorlardır" şeklinde hak vermeye başladığımızı söylemeliyim.

İngilizce, Ermenice ve Rusça yayın yapan hetq.am haber portalından arkadaşımız Khristine Aghalaryan'ın dedeleri Erzurumlu, ama kendisi Gürcistan doğumlu ve bu şehirde de akrabaları var. Bu sefer onun ve arkadaşlarının rehberliğinde dolaşıyoruz Akhaltsikhe sokaklarını. Bir yerden tanıdık bir ezgi yükseliyor. Davul ve zurna. Gençlik Merkezi'nde prova yapan bir dans ekibiyle karşılaşıyoruz. Bildiğimiz halay ritmi bu, ayak uydurmakta hiç zorlanmayacağımız bir ezgi.

Her dilde "Merhaba" diyen bir resim karşılıyor bizi. Önde gelen Ermeni aydınlarının resimlerinin bulunduğu duvarın karşısında ise 10-12 yaşlarındaki çocukların soykırımın yıldönümünde çizdiği resimler var. "Neden?" diyorsun; "Neden çocuklar 1915 konulu resimler yapsınlar ki?"

"4+1 formülü" neden olmasın?

Kentte Ermeniler ve Azeriler'le birlikte Ahıska Türkleri de yaşıyor. Yerel televizyon kanallarından ve organizasyonlardan temsilcilerle biraraya geldiğimizde temel gündemlerini, herhangi bir azınlığın ayrımcılığa uğrayıp uğramadığını, medyanın yaklaşımını, azınlıkların hassasiyetlerini gözetip gözetmediğini soruyoruz. İki ülke savaş halinde olsa da Gürcistan'daki bu iki büyük azınlık grubu arasında sorun yaşanmadığını söylüyorlar. Dini gruplar arasında zaman zaman görülen nefret suçları da hem medya hem de sivil toplum örgütlerince kınanıyormuş.

Hükümetin sivil toplumun önerilerini dikkate aldığını söylediklerinde, "Hiçbir problemimiz yok." söylemine şüpheyle yaklaştığımızdan olsa gerek, örnek vermelerini istiyoruz. Eğitimde "4+1 formülü" önerisinin hayata geçirilişini anlatıyorlar. Örneğin Ermeniler kendi okullarında, kendi dillerinde eğitim aldıktan sonra bir yıl Gürcüce hazırlık sınıfına devam edip yükseköğretim için sınava tabi tutuluyorlarmış. Bunun azınlıklara yükseköğretimin yolunu açan bir gelişme olduğunu vurguluyorlar. Çünkü daha önce bir Ermeni, ortaöğretimini tamamladıktan sonra yükseköğretim için Erivan'a gitmek zorunda kalıyormuş.

Türkiye'de anadilde eğitim tartışmaları bunun çok gerisinde ama bu formül bir emsal teşkil edebilir, diyoruz.

Ve nihayet Ermenistan

Gürcistan'dan sonra ilk ziyaret ettiğimiz Ermenistan kenti Gümrü. Shirak ilinin en büyük kenti olan Gümrü, Yerevan'dan sonra ülkenin ikinci büyük kenti olma özelliğini taşıyor. Yolculuk uzun sürse de Ermenistan'dayız işte. Türkiye için "8 km" tabelası bize gülümsüyor. Güzel bir mimariye sahip olan Gümrü'yü de Kars'ı yapan ustalar yapmış. Ancak 1988 tarihli, 25 bin kişinin hayatını kaybetmesine yol açan Spitak Depremi'nin izlerini gözlemek mümkün. Bu depremden beri 7 bin aile geçici evlerde yaşamak zorunda.

 © This content Mirrored From TurkishArmenians  Site turkiye-ermenileri.blogspot.com/

Asparez Journalist Club'da düzenlenen toplantıya katılıyoruz. Kulüp başkanı Levon Barseghyan aktardığı istatistiklerle medyanın durumuna dair bilgilendiriyor bizi. Toplam 30 gazetenin toplam tirajı 30 bin. Bu sayı gazetelerin kamuoyu üzerindeki etkisinin büyük olmadığını göstermeye yetiyor. Buna karşılık 45 televizyon kanalının yarısından fazlasını yerel televizyonlar oluşturuyor. 23-24 kadar da radyo kanalı olduğundan bahsediyor Barseghyan, İstanbul'daki sayının 113 olduğunu da ekleyerek. Gazetecilerin çalışma koşullarına dairse sansüre dikkat çekiyorlar, sosyal güvencesi olmaksızın çok az maaşlarla çalıştıklarını da ekliyorlar.

Bunlar ülke genelinde rakamlar. Günlük gazetenin olmadığı Gümrü'de ise dört yerel televizyon, üç haftalık gazete, bir aylık dergi var ve toplam 40 gazeteci yaşıyor.
Barseghyan'ın rakamlarına göre son iki yılda yeni medya hızla gelişiyor ve internet kullanıcılarının sayısı çok çabuk artıyor. İnternet kullanım oranı yüzde 60 ve bunun yüzde 15'i aktif kullanıcı. Kaydedilmiş 3000 blogdan 205'i aktifken, facebook profili sayısı da 140 bin olarak tespit edilmiş.

Geçici konutlardaki depremzedeler

Geçici konutlardan oluşan mahalledeyiz. İki oğul, bir gelin ve bir torunla birlikte altı kişiden oluşan Palonyan ailesini ziyaret ediyoruz. Torun Anahit kucaktan kucağa geziyor. Anahit'in deprem olduğunda üç yaşında olan babası pek çok yaşıtı gibi işsiz. Misafire ikramın Ermeniler'de adet olduğunu söyleyerek ağırlıyorlar bizi. İki seneye kadar 3000 ailenin yeni konutlara geçirileceği söyleniyor. Ama daha önce ev sahibi olmayanların böyle bir şansı yok. Depremin açtığı yaraların coğrafya ayırdetmediğini görüyoruz.

"Yolunuz pamuk olsun"

Akşamüstü Gümrü sokakları bomboş. Herkes Gümrü takımının maçına kitlenmiş durumda. Futbolseverlerin kutlamalarına şahit olacağımızı düşünürken, ne yazık ki skor olumsuz. Sovyetler döneminin "Leninakan"ı Gümrü de tıpkı Yerevan gibi büyük bir meydana sahip. Meydandaki St. Asdvadzadzin Kilisesi'nin hemen karşısında bir katedral inşaatı var. Ermenistanlı ustalar Ani'deki katedralin aynısını yapmaya koyulmuşlar ama maddi imkansızlıklar nedeniyle yarım kalmış.

Ermenistan'da ilk günümüz ve doğal olarak Ermenice kelimeler öğrenme azmi var. Teşekkür etmek ("Shnorhakalutyun"), özür dilemekten ("Neroghutyun") daha zor. Zaten önce özür dilemeyi öğrenmek belki çok daha elzem diye düşünürken, kaldığımız Araks (Aras) Hotel'den Michel Atomyan Amca şaşırtan ve duygulandıran bir veda cümlesiyle bizi uğurluyor: "Yolunuz pamuk olsun".

-----------------------------------

3

Ermenistan'ın diğer yüzü

Yerevan'la Yerevan dışı Ermenistan arasında gözle görülür farklılıklar var. Tüm ekonomi Yerevan'a bağlı yürüyor ve başka bölgelerde ticaret yapma şansı düşük. Böylesi bir ortamda AGİT desteğiyle kurulan merkezde bir araya gelen girişimci kadınlar da pazar bulmakta zorlanıyor.

 © This content Mirrored From TurkishArmenians  Site turkiye-ermenileri.blogspot.com/

Debed ırmağı ve yemyeşil doğasıyla Alaverdi'deyiz. Lori eyaletine bağlı 16 bin nüfuslu Alaverdi altın ve bakır madenleriyle endüstrileşmiş bir kent. Madenleri Fransız Vallex Grubu işletiyor. Şehrin her yanında şirkete ait reklam panoları var. Vallex grubuna bağlı fabrikanın kocaman bacası "burdayım" diyerek selamlıyor bizi.

Böylesi güzel bir kentte çarpık sanayileşmeye karşı aykırı seslerin çıkıyor olduğunu bilmek güzel. Kadınlar Birliği'nin ofisinde görüştüğümüz Larisa Paremuzyan, hetq.am'de yazan bir araştırmacı gazeteci. Lori eyaleti ve Tumanyan bölgesinin sorunlarını gündeme getiriyor. Bir kadın olarak hem politik mücadelede hem de çevre kirliliğine karşı mücadelede güçlü ve önemli bir figür olan Paremuzyan, yerel yönetimlerle ilgili harcamaları yakından takip ediyor. Kendi bölgesinde yolsuzluk, rüşvetçilik ve doğayı tehdit eden her tür girişime bayrak açmış durumda.

"Halkın adamı" Larisa Paremuzyan

Cesaret isteyen işlere imza atan bir kalem olarak Paremuzyan, sık sık tehditlerle karşılaştığını söylüyor. Belediye başkanlığına adaylığını koyduğu dönemde tehditler almış, evi yakılmış ama geri adım atmamış. "Ben halkın adamıyım." diyor. Hetq.am'de en çok tıklanan Larisa Paremuzyan haberinin, Başbakan Tigran Sargsyan'ın danışmanlarından Serop Der-Boghossia'nın pedofili olduğuna dair yazısı olduğunu söylersek durumu açıklar sanırım. Paremuzyan'ın bu iddiası hem fabrika personeli, hem Alaverdi halkı tarafından yalanlanmış önce. Ancak ABD vatandaşı ve Akhtala madenlerini işleten şirketin başkanı Der-Boghossia hakkındaki iddialar polisi hareket geçirmeye ve onu tutuklattırmaya yetmiş.

Yolsuzluk, çevre kirliliği, su kaynaklarını tehdit eden hidroelektrik santraller... "ne kadar çok ortak derdimiz var" diye düşünürken sekiz köşe şapkasıyla bir amca yol veriyor sokakta. Nerede olduğumuzu unutuyoruz.

Ermeni kültürünün önemli simgesi: Khaçkar'lar

Alaverdi aynı zamanda önemli bir turistik merkez. Yol boyu "sağınızdaki... solunuzdaki..." anonslarıyla ve engin tarih birikimiyle başımızı döndüren Mikayel Hovhannisyan rehberliğinde Haghpat ve Sanahin Manastırları'nı geziyoruz. Mikayel, Ermeniler'e özgü "khaçkar"ları anlatıyor bize. Taşın oyulmasıyla yapılan bu haçların hikayesini ondan dinlemek gerek.

Önce Haghpat'tayız. Buradaki khaçkarda diğerlerinden farklı olarak İsa çarmıhta. Mikayel'in anlattığına göre bu çizgilerde İslami etkiler de sözkonusu. Kullanılan kırmızı boya karadut solucanlarından elde ediliyormuş, formülü kayıp, günümüze ulaşmamış.

Sanahin'deki khaçkar ise büyüleyici. Desen tek bir çizgiyle başlıyor ve beş katman üzerinden hiç kırılmadan devam ediyor. Mikayel bunun sonsuzluğu simgelediğini söylüyor.

14. yy'da üniversite hizmeti veren Tatev

Yerevan'da kısa bir konaklamadan sonra güneye doğru yola çıkıyoruz. Karayoluyla 40 dakika kadar sürecek olan Halidzor-Tatev arası derin vadiyi 5.7 km'lik teleferikle aşıp 12 dakikalık bir yolculuğun ardından Tatev Manastırı'na ulaşıyoruz. Ortaçağ boyunca önemli bir kutsal merkez olan Tatev'de aynı zamanda bir üniversite de bulunuyormuş. Depreme ve olabilecek düşman saldırılarına duyarlı inşa edilmiş "Sallanan Sütun" tam bir mühendislik harikası. Depremler ve istilalar sonucu tahrip olan manastır, restorasyon çalışmalarıyla canlandırılmaya çalışılıyor. Hem istihdam sağlamak hem de bölgeye turist çekmek amaçlı bu büyük canlandırma projesini özel sektör ve kamu fonluyor.

Goris'li kadınların ekonomide varolma mücadelesi

Syunik bölgesinin önemli kentlerinden Goris'teyiz. Kadınların Gelişimi ve Kaynak Merkezi'nde biraraya geldiğimiz sivil toplum örgütü temsilcileri tüm Ermenistan kentlerinde olduğu gibi bizi ilgiyle karşılıyorlar.

AGİT desteğiyle kurulan merkez, kadınların ekonomik, sosyal ve politik yaşamdaki rolünü geliştirmeyi ve girişimciliği özendirmeyi amaçlıyor. Kadınların iş yaşamına katılması önündeki engellerden bahsediyorlar. Pratikte iş kadınlarıyla iş arayan kadınları buluşturan çalışmalar yapmışlar. Turistik amaçlı el sanatları faaliyetlerini ilk sırada tutuyorlar. Bu sayede kurdukları vakıf kadınların girişimleri için sermaye sağlıyor.

Güney gezisi boyunca olduğu gibi Yerevan'la kıyaslama yaparak anlatıyorlar durumlarını. Gerçekten de Yerevan'la Yerevan dışı Ermenistan arasında gözle görülür farklılıklar var. Tüm ekonomi Yerevan'a bağlı yürüyor ve başka bölgelerde ticaret yapma şansı düşük. İran karayolu üzerindeki Goris ve daha sonra uğrayacağımız Kajaran ve Meghri kentleri sadece bir geçiş noktası. İran'la yapılan ticaret de Yerevan merkezli. Böylesi bir ortamda kadınlar da pazar bulmakta zorlanıyorlar. Tüm gazeteler Yerevan'da basıldığı için reklam verme olanakları da yok. Yerel pazar küçük olduğu için yurtdışı ihracatını hedefliyorlar. homelandhandicrafts.org adresi üzerinden sipariş aldıklarını özellikle belirtiyorlar.

"AB'ye nasıl gireceksiniz?"

Goris Basın Klubü'nden Susanna Shahnazaryan ise yeni başlayanlar dışında tüm gazetecilerin kadın olduğunu belirtiyor. Çünkü erkekler para kazanamayacakları bir meslek olan gazeteciliği tercih etmiyorlar.

Ermenistan'ın genelinde olduğu gibi burada da Türkiye'ye, iç politikaya dair birçok soruyla karşılaşıyoruz. Türkiye'deki gençlerin Ermenistan algısını merak ediyorlar. Çok samimi bir atmosfer. Kadınların konumunu sorduklarında kadın cinayetlerinden başlayarak anlatıyoruz. Durumun vehameti açık. "AB'ye nasıl gireceksiniz?" diye soruyorlar, bir ağızdan "Giremiyoruz zaten" dediğimizde kahkahalar yükseliyor.

En son genç bir kadın yeni nesil Ermenistanlılar'ın algısını dillendiriyor: "Bir şey satın alacağımızda bakıyoruz Çin malıysa almıyoruz, Türkiye malını tercih ediyoruz."

------------------------


4 "Merhaba"nın kudreti

Her "merhaba" bir "özür"e denk düşmüyor belki, ama onca gün birlikte olduğumuz Ermenistanlı arkadaşlarla biz öğrendik ki bir "merhaba" bazen yaraları sarma kudretinde oluyor.


"Sonsuz şeref yolu gibi Masisim'e vurgunum ben"

Yeğişe Çarents'in dizelerindeki Ararat'a yönelik tutkuyu Yerevan'a gelince anlamanız mümkün. 2800 yıllık şehre Ararat manzarası hakim. Her gün uzaktan seyredilen ama ulaşılamayan bir sevgili gibi.

Cumhuriyet Meydanı geniş, ferah ve Yerevan'da hayat günün her saati canlı. 3 milyonluk Ermenistan nüfusunun yarıya yakınını barındıran kentle, günlerdir dolaştığımız diğer bölgeler arasındaki ekonomik uçurum çok belirgin. Ama yine de meydana açılan North caddesindeki lüks dükkanlar bomboş. Kiralar çok yüksek olduğu için sadece ünlü markalara yer tutabilmiş. Yerevan'ın da dışarıya açılmaya ihtiyacı var. Bu bakımdan Türkiye çok önemli bir kapı. Ve doğrusunu söylemek gerekirse protokolleri askıya alan taraf olarak Türkiye'ye nazaran, Ermenistan'da konuştuğumuz hemen herkes ilişkilerin normalleşmesi bakımından daha gerçekçi.

Ve bir dipnot: Türkiyeli olduğunuz için herhangi bir hakarete uğramıyorsunuz,1915'in ayıbı durmadan yüzünüze vurulmuyor. Yanlış para üstü veren büfeci özür üstüne özür diliyor, istasyonun önünde Türkçe konuştuğumuzu duyan bir işadamı "Merhaba" diyerek bizimle tanışmak istiyor.

Genç kuşağın Türkiye algısı olumlu

Tüm bunların konuşulduğu "Ermenistan-Türkiye Yakınlaşmasında Medyanın Katkısı" başlıklı toplantının oturumlarından birine katılıyoruz. Toplantı ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID), Yerevan Basın Kulübü, Küresel Politikalar Eğilimler Merkezi (GPOT) ve EURASIA Partnership Foundation ortaklığında gerçekleştiriliyor.

Oturumda daha önce verileri aktarılan bir çalışmadan daha bahsediliyor. Kafkasya 2010 Barometresi adlı çalışma, genç kuşağın Türkiye algısının olumluğuna işaret ediyor.
Sınırların açılması konusunaysa, ulaşılan 2 bin kişinin yüzde 58'i ülke güvenliği gerekçesiyle olumsuz yaklaşıyor. Yüzde 16'lık bir oran sınırların açılmasını arzuluyor. Bu oranın düşüklüğüne rağmen Ermenistan'ın Türkiye ile ticari ilişkilerini geliştirmesine olumlu bakanların oranı yüzde 45.

Oturumda ayrıca Türkiye ayağını İzmir Ekonomi Üniversitesi'nden Prof. Dr. Sevda Alankuş ve ekibinin, Ermenistan ayağını ise Yerevan Basın Kulübü'nün yaptığı medya araştırmasının verileri paylaşılıyor. Araştırma Ermenistan basınında Türkiye'nin dikkatli bir şekilde izlendiği ve "nötr" haberlerin baskın olduğunu gösteriyor. Negatif haberler Obama'nın Türkiye ziyareti ve sonrasında yol haritasının açıkladığı dönemi içine alan 1-30 Nisan 2009 ve protokollerin askıya alındığı 15-30 Nisan 2010 arası döneme ait.

Ermeni Kilisesi'nin merkezi Etchmiadzin ve Elegez Dağı eteklerindeki Yezidi Kürt köylerini ziyaret edip Yerevan'a geri döndüğümüzde Soykırım Anıtı'na gidiyoruz. Kristine, her 24 Nisan'da bu yolun çiçeklerle kaplandığını, anıtta çiçek bırakacak yer kalmadığını söylüyor. Sürgünün gerçekleştirildiği Anadolu kentlerinin isimlerinin yazılı olduğu duvar boyu yürürken, nereden geldiği belli olmayan bir ezgi boğazınızda düğüm oluyor. O orada dururken yeni bir ilişki mümkün değil, biliyorsunuz.
Rakamlardan ve analizlerden azade, devletler ve politikalar üstü bir ilişki, yası paylaşamasak da utancıyla yüzleşmeyi gerektiriyor önce. Her "merhaba" bir "özür"e denk düşmüyor belki, ama onca gün birlikte olduğumuz Ermenistanlı arkadaşlarla biz öğrendik ki bir "merhaba" bazen yaraları sarma kudretinde oluyor. (BBA/ŞA)

Burcu BALLIKTAŞ burcuballiktas@hotmail.com
Kars - BİA Haber Merkezi 01-07 Haziran 2011

Hiç yorum yok: