Türkiye’nin “komşularla sıfır problem” açılımına soğuk duran tek ülke olan Ermenistan’da cumhurbaşkanlığı seçiminden çıkacak sonuç, bu gidişatı değiştirebilecek. İki ülke gençlerini buluşturan örnek bir sivil inisiyatif ise diyalog için umut verdi.
Dışişleri Bakanı Ali Babacan, Davos’taki basın toplantısında Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin artık olumlu bir seyir izleyebileceğinden . . bahsediyordu. Babacan, Ermenistan’da 19 Şubat’ta düzenlenecek cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından diyalog ve işbirliğinin gündeme gelebileceğini dile getiriyordu. Türkiye’ye karşı katı yaklaşımıyla bilinen mevcut Cumhurbaşkanı Robert Koçaryan bu seçimlere katılamadığı için radikal kanattan onun yerine Başbakan Serzh Sarkisyan aday gösterildi. Muhalefetin en güçlü adayı ise ülkenin ilk Cumhurbaşkanı Levon Ter-Petrosyan. Mevcut iktidarın tam tersine, hem Yukarı Karabağ işgali hem de Türkiye ile ilgili sorunların barışçıl yollarla çözülebileceğini seslendiriyor Petrosyan. Babacan’ın ümitvar konuşmasının arkasında yatan gerçek de buydu.
2003 yılından bu yana, “komşularla sıfır problem” vizyonuna yönelen Türkiye’nin olumlu karşılık bulamadığı tek komşusu Ermenistan. Oysa 1991’de Rusya’dan bağımsızlığını kazandığında Ermenistan’ı tanıyan ilk devletlerden biriydi Türkiye. Daha sonra Ermenistan’ın Azerbaycan’ı işgali ve sözde soykırım gibi meseleler iki ülkenin arasını açtı.
Bugünlerde Ankara’nın ılımlı çıkışlarına Erivan’dan olumlu karşılık gelmese de, Ermenistan halkı diyaloga kapalı olmadığını gösteren umut verici işbirlikleri de kuruyor. Türklerle diyalog kurmak isteyen bir grup Ermeninin hazırladığı ve AB fonlarınca desteklenen projede katedilen mesafe, bunun en önemli göstergelerinden biri oldu. Yaklaşık 4 ay süren projeyle, iki ülkenin yeniden sivil diyalog köprüleri kurması yolunda mesafe katedildi.
20 ERMENİ GENÇ TÜRKİYE’DE
Erivan merkezli Sürdürülebilir Kentsel Kalkınma Vakfı’nın (UFSD) 2007’de hazırlayarak AB’ye sunduğu “Türk-Ermeni Gençler Arasındaki Diyalogu Teşvik” projesine, AB Komşuluk Politikaları Fonu 25 bin dolarlık destek sağlar. Bunun üzerine UFSD, projenin Türkiye ayağı için Marmara Eğitimciler Derneği (MED) ile iletişime geçer. UFSD ve MED’in yürüttüğü proje kapsamında 20 Ermeni genç Türkiye’ye getirilir. Çoğu ilk kez gelen katılımcılara tarihî mekânlar gezdirilir, Türkiye-AB ilişkileri üzerine seminer verilir…
Projenin ikinci aşamasında ise MED adına projeyi yöneten Tolga Saatçioğlu, Ermenistan Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Cafer Ulu ve Proje Danışmanı Salim Kocabaş’tan oluşan Türk heyeti Ermenistan’a gider. Bir hafta süren temaslarda başta Erivan, Gümrü ve sınır kentlerinde gezi ve incelemelerde bulunulur. Çalışma kapsamında, Türk-Ermeni ilişkilerinin seyriyle ilgili her iki ülkede yaklaşık 100 halk röportajı yapılır. Bir hayli olumlu mesajla doludur bu röportajlar.
Proje danışmanı Salim Kocabaş, “ilk adım” niteliğini taşıyan çalışmanın çok verimli sonuçlandığını aktarıyor. 10 yılık Teknik Öğretmen Kocabaş (35), AB fonlarıyla bugüne kadar 6 ayrı proje yürütmüş, farklı 10 projenin içinde yer almış. Zaten UFSD yetkilileri Kocabaş’ın yürüttüğü diğer projelerin irtibat bilgilerinden MED proje komisyonuna ulaşmış: “UFSD’nin bize sunduğu projenin hedefi Türkiye-Ermenistan diyalogunu geliştirme olunca tereddütsüz kabul ettik. Daha önce yapılmamış bir sivil girişim bu.”
İSTANBULLULAR BENİ SICAK KARŞILADI
Ermenistan tarafının proje direktörü Armen Varosyan (37) ise iki ülke arasında sivil bir diyalog sürecini başlatmayı amaçladıklarını söylüyor. Proje çerçevesinde Türklerle ilk kez iletişim kuran Ermenilerden biri Varosyan. İstanbul’un kozmopolit yapısından çok etkilenmiş: “İstanbullular beklediğimden daha sıcak karşıladı bizi. Ermenilerle Türklerin kültürleri çok yakın. Genç neslin birbirinden çok haberi yok. Biz bu proje ile gençleri bir araya getirmek istedik. Ancak bu şekilde birbirine empatiyle bakabilir yeni nesiller. Ayrıca bu tür çalışmalar hükümetler arası ilişkileri de geliştirecektir.” Proje dolayısıyla çok olumlu mesajlar aldığını söyleyen Varosyan, “Herkes böyle bir diyalog atmosferi bekliyormuş.” diyor.
Projenin katılımcılarından Tigran Petrosyan ise sürecin yeni projelerle devam ettirilmesi gerektiğini düşünüyor. Her iki ülke gençlerinin bazı konuları politikacılara göre daha ön yargısız konuşup, gelecek için olumlu sonuçlar ortaya koyabileceğini vurguluyor.
Politik bir amaç gütmeyen, toplumlar arası diyalog zeminine oturan projeye iki taraftan da olumlu yaklaşılmış. Hazırlanış ve uygulama bakımından bir ilk niteliğindeki çalışmanın çok kısa zamanda 4 aşaması sorunsuz tamamlanmış. Proje kapsamında hem Ermeni gençler hem de Türk heyetine tüm alanlarda şeffaf gözlemler yapabilme imkânı sağlanmış. Gezilen bölgelerle ilgili sosyo-ekonomik bilgiler verilmiş.
Erivan’a giden Türk heyetinde yer alan Ermenistan Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Cafer Ulu’ya göre, proje hazırlanış ve uygulanış biçimi bakımından önemli bir başlangıç: “En azında üçüncü kişiler olmadan diyaloglar kurma ve aynı dili, Türkçeyi kullanarak anlaşmış olmamız bence oldukça manidar.”
Türk heyeti beklemedikleri bir sıcaklıkla karşılanmış Erivan’da. Bol bol Türk çayı ikram edilmiş. Ermeniler de Rize çayını tercih ediyormuş. Gezi süresince hiçbir olumsuz davranış vuku bulmamış. Sık sık Ermenilerle Türkçe konuşma imkânı doğmuş Erivan’da. “Türkçe bilmek Ermenistan’da önemli bir ayrıcalık” diyor proje danışmanı Salim Kocabaş: “Temaslarımız çerçevesinde Erivan’daki İslami Araştırmalar Merkezi ve Erivan Devlet Üniversitesi Türkoloji Bölümü’nü inceledik. Ermenilerin hem İslam hem de Türkçeye çok ilgi gösterdiğini gördük. Çok ciddi bir Türkçe merakı var. Türkiye’ye gelmediği hâlde çok güzel Türkçe konuşanlarla tanıştık. Erivan’a gidişimizden önce bizden sadece Osmanlıca sözlük istediler. Gençlerin Türkiye’ye ilgileri beni şaşırttı doğrusu. Türk televizyon ve radyolarının sesini duyuyorsunuz Erivan’daki her mekânda.”
Projenin üçüncü aşamasında Vanadzor merkezli Mig Tv’nin bir programına konuk olan Türk heyetini, gelen sorular şaşkınlığa uğratmış. Heyet daha çok ‘sözde soykırım’ iddiaları, Hrant Dink suikastı veya iki ülke ilişkileri üzerine soru beklerken, soruların çoğu Türkiye-AB süreci üzerine olmuş. Programda Türkçe konuşulması ortamın sıcaklığını arttırmış. Kendilerini Türkiye’deki bir panelde gibi hissettiklerini belirten Kocabaş, “Ermeniler Türkiye’nin AB’ye üye olmasıyla birlikte komşuluk ilişkilerinin 1991’e döneceğini, sınırların yeniden açılacağını düşünüyor. Bundan dolayı Türkiye’nin birliğe girmesini destekliyorlar.” diyor.
GENÇLERDEN DİASPORAYA VERYANSIN…
Türk heyeti genç neslin diasporadan duyduğu hoşnutsuzluk konusunda hemfikir. Ermenistan’da yaşayanlar, kendileri ekonomik sıkıntılarla boğuşurken diasporanın sorumluluk almadan konuşmasından rahatsız. Genç Ermeniler, diasporanın kalkınma projeleri üretmek yerine yaşanılan acıları mitleştirmekten başka bir şey yapmadığını düşünüyor. Görüştükleri gençlerin hemen hepsi diasporadan yakındığını söylüyor Kocabaş, “Ermeniler şunu söylüyor: ‘Sorumluluğu olmayan konuşmasın’. Avrupa’da iyi şartlarda yaşayan diaspora sorumluluk almadan konuşuyor. Bunun cezasını maddi durumu iyi olmayan Ermenistanlılarla Türkiye’de yaşayanlar çekiyor. Özelikle okuyan kesim bunun farkında. Arada diaspora olmasa ilişkiler kısa zamanda düzelir.” Sayıları 7 milyonu bulan diaspora Ermenileri ABD, Fransa ve Lübnan gibi ülkelerin siyasetinde etkin konumda.
Üç milyon nüfuslu Ermenistan’ın yüzölçümü yaklaşık 30 bin kilometrekare; ülke yeraltı kaynakları bakımından zayıf. En önemli gelir kaynağı küçük makine parçalarını üreten endüstrisi. Türkiye’nin sınırlarını kapatması başta sınır kentleri olmak üzere ülkeyi derinden etkiliyor. Merkeze uzak sınır kentlerinin su gibi temel ihtiyaçlarının bile düzenli karşılanamadığını anlatıyor Kocabaş: “1991 öncesinde her gün Türkiye’ye defalarca gidip gelen minibüslerle sağlanan ticaret bu kentleri ayakta tutuyormuş. Bugün bu kentler sefalet içinde. Bölge halkının gözleri sınırda, umutla yasağın kalkacağı günü bekliyorlar. Sınır kentlerinin canlanması tek cümleyle sınırların açılmasına bağlı.”
ÖNYARGILAR KIRILIYOR
AB fonu ile kurulan bu diyalog köprüsünün genişletilmesi gerektiğine inanıyor her iki ülke gençleri. Yeni projelerle yeniden bir araya gelmeye hazırlar. Konuştukça da, gerçeklerle anlatılanların farkını görüyorlar. “Aşikar bir gerçek de var ki aslında iyi ilişkilere sahibiz ve işbirliği için hazırız. Birlikte en iyiyi bulacağımıza inanıyorum. Ben çok umutluyum.” diyor 24 yaşındaki Marina Arakelyan. Veronika Hakobyan, bu küçük adımlarla yakalanan olumlu atmosferin büyüklüğüne işaret ediyor. Ermenistan eski Cumhurbaşkanı Levon Ter-Petrosyan’ın söyledikleri şimdi onlar için daha anlamlı belki de: “Yukarı Karabağ’da çözüm olmadan, Türkiye ile sınırlar açılmadan Ermenistan’ın refaha ulaşması çok zor.”
http://aksiyon.com.tr
Genç Ermeniler Türkiye ile Diyalog İstiyor
Labels: Çok Kültürlülük
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder