İki Dağ Arasında İki Farklı Ermenistan

 © This content Mirrored From TurkishArmenians  Site turkiye-ermenileri.blogspot.com/

ERİVAN
Hrazdan Stadyumu, bundan kısa bir süre önce Türkiye ile Ermenistan arasındaki milli maça ev sahipliği yapmıştı. Şimdi bir maç günü hengamesinden çok uzaktaki bu stada tepeden bakıyoruz. Aynı tepeden bakıldığında tüm heybetiyle Ağrı Dağı ya da sınırın bu tarafındaki adıyla Ararat gözüküyor. Ermenistan Futbol Federasyonu'nun logosunda bile kendine yer bulan Ararat, Ermenistan tarafından yapılan bir jest ile milli maç için geçici olarak formalardan çıkartılmıştı. Ararat'ın, Ermeniler için çok farklı bir anlamı olduğu hemen hissediliyor. O, uzakta gidilemeyen "köyü" simgeliyor.

Bulunduğumuz yer, Ermenistan'ın neredeyse kuruluş felsefesini oluşturan, Türkiye ile başlıca sorunu olan "soykırım" iddialarının simgeleşmiş merkezi. Erivan'ın en yüksek yerinde, manzarası Ağrı Dağı'na ve bütün şehre hakim olan "Soykırım Anıtı ve Müzesi". Mozolenin olduğu bölümde hiç sönmeyen bir ateş yanarken, sadece duduk ile çalınan ağıtlar, anıtın bulunduğu alanda ağır bir hava yaratıyor. Pazar günü Ermeni aileler çocuklarıyla buraya gelerek, dualar edip müzeyi geziyor.

Sokakların dili
Erivan sokaklarında gezerken tıpkı sınırın iki tarafında iki ismi olan dağ gibi iki farklı Ermenistan göze çarpıyor. Bir yanda Sovyetler döneminden kalmış yıkık dökük eski binalar, diğer tarafta ise Avrupa'nın en bilinen markalarıyla dolu mağazalar, yeni yapılan lüks binalar, beş yıldızlı oteller... Bu keskin farklılık insanların da yüzüne yansımış. Genel manzara, Erivan'ın lüks caddelerinde dolaşan şık giyimli kadın ve erkeklerden farklı görüntüler sunuyor.

Erivan'ın tam kalbinde pazar günü kurulan büyük pazar, sosyalist dönemin nostaljik eşyalarına sahip olmak isteyenler için tam bir cennet. Burada birkaç dolar karşılığında "Made in USSR" logolu gönye, cetvel, kamera, fotoğraf makinelerine sahip olmak mümkün. Bunun dışında el yapımı duduk, santranç takımları ve tavlalar da pazarın diğer önemli ürünlerinden. Pazar aynı zamanda Ermenistan ekonomisindeki üretim sorununun özeti gibi. Duduk ve satranç takımları dışında neredeyse yeni bir şey bulmak mümkün değil.

Erivan'da yaklaşık 10 dolara karnınızı doyurabileceğiniz iyi bir restoranın yanındaki bir mağazada 300 dolarlık ayakkabılar satılabiliyor. Bu uçurumun sebebi büyük çoğunluğunu bürokratların oluşturduğu oligarklar.
Bunu anlamak için Erivan'ın biraz dışına çıkmak yeterli. Şehrin hemen yanında kuralan özel bölgeler genel manzaraya tamamen zıt bir görünüm sergiliyor. Yapımı süren devasa villaların benzerlerine Türkiye'de bile rastlamak pek mümkün değil. Zaten özel bölge olduğu için bu yapıların fotoğrafını çekmek şöyle dursun yanına bile yaklaşmak zor. Bir villanın önünde durduğumuzda korumalar hemen arabanın yanına gelerek uzaklaşmamız gerektiğini söylüyorlar.

Yüzleri gülmeyenler
Şehirden biraz daha uzaklaşınca bu kez bambaşka bir manzarayla karşılaşıyorsunuz. Türkiye sınırındaki Gümrü kentine yaklaşırken şimdilerde kullanılmayan bir demiryolu yolu kesiyor. Demiryolu aynı zamanda kapalı olan Türkiye-Ermenistan sınırını işaret ediyor. Gümrü kentinde kurulan pazarın da Erivan'dakinden farklı olduğunu söylemek mümkün değil. Halk ağustos ayında patlak veren Rusya-Gürcistan çatışmasının ekonomide açtığı yaraları sarmaya çalışıyor.
Sınırın geçtiği köyler de adeta özel bölgeler haline gelmiş. Ancak buradaki özel bölgeler, Erivan çıkışında oligarklara ait olanlardan çok farklı. 200 dolarlık maaşıyla hasta kocasına ve bütün aileye bakmaya çalışan emekli öğretmen Hasmik Petrosyan, köyün ortalamasını yansıtıyor. Kendi halini anlatırken yaşadığı zorluklara rağmen mavi gözlerinde bir pırıltı var. Sözünü bitirirken bunu hatırlatmamız üzerine gülümseyerek ekliyor, "sınır açılsın da yüzümüz de gülsün!"

NENEDEN TÜRKÇE
Erivan'ın en işlek caddelerinden birinde bulunuyor Armenian Pizza. İsmi Ermeni pizzası ama bildiğimiz lahmacun. Lokantanın sahibi Türkçe konuştuğumuzu duyunca muhabbete ortak oluyor. Lahmacuncu Sarkis, Türkiye'ye gelmeden ana dili gibi Türkçe öğrenmiş. Bunu da kendi değimiyle nenesine borçlu. Sarkis'in büyük annesi tehcir sırasında bir Türk ailenin yanına verilmiş. Çok küçük yaşta olduğu için Ermeniceyi unutup Türk gibi yetiştirilmiş. Daha sonra Suriye'ye oradan da Ermenistan'a gelmiş. Evlendiğinde bile Ermenice konuşmakta sıkıntı yaşıyormuş. Sonuçta çareyi çocuklarına ve daha sonra torunlarına Türkçe öğretmekte bulmuş. Sarkis konuşurken lafı bir anda siyasete getirip, "birtakım şeyler olmuş zamanında, bizim neneler ve sizin dedeler arasında ama şimdi misafirsiniz konuşmayalım" diyor. Üzeremizde siyasi baskı yaratmaya çalışsa da lahmacunlarının lezzetinden kuşkusu yok.

SOVYET PAZARI
Erivan'ın kalbindeki pazara gidenler Sovyetler Birliği'nin dağılmadığını düşünebilir. Ya da dağılan Sovyetlerin her bir parçasını bu pazarda bulabilir. Burada, Kubrick'in Dr. Strangelove filmindeki meşhur telefonlarının benzerlerine de "Made in USSR" logolu alet çantalarına da ulaşmak mümkün. Bunun yanı sıra pazarda, elektrik süpürgesi hortumları, kıyma makineleri, Lenin tişörtleri gibi geniş bir ürün yelpazesi bulunuyor.

STADIN ÜSTÜNDE AĞRI'NIN KARŞISINDA
Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin önündeki en büyük engel şüphesiz "soykırım" iddiaları. Bir yanda felsefi temelini "soykırım" üzerinden tanımlayan Ermenistan, diğer yanda her platformda bu iddialarla mücadele eden Türkiye. Soykırım iddiaların simgesel merkezi ise Erivan'ın en yüksek noktasındaki "Soykırım Anıtı". Bir süre önce Türk milli takımının maç yaptığı stadın hemen üstünde bulunan anıt, aynı zamanda Ağrı Dağı'nı cepheden gören bir manzaraya sahip. 1960'larda inşa edilen anıt, Ermenistan Sovyetler Birliği'ne bağlı iken açılmış. Ancak anıta ait bir müzenin oluşturulması Sovyetlerin sona ermesine kadar mümkün olmamış. Müzenin açılış tarihi 1993. Müzenin bu kadar geç açılması akıllara hemen Ermenistan'ın diaspora ile ilişkilerini getiriyor. Büyük çoğunluğu ABD'de bulunan diaspora Ermenileri, Sovyetler Birliği'ne bağlı iken ülkeyle yakın temas kuramıyordu. Ancak Sovyetlerin dağılmasıyla birlikte 1990'ların başında ülkeye diasporadan önemli bir kaynak transferi sağlanmaya başlandı.

29.11.2008 | Gökçe Aytulu Referans

Ermenistan'da soykırım politikası ekonomik sorunları bile gölgeliyor
ERİVAN
İki ay kadar önce Milli Takım'ın Erivan'da oynadığı maça Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün katılması Türk-Ermeni ilişkilerinde bir dönüm noktası olarak görülmüştü. "Soykırım" iddiaları nedeniyle yıllardır sorun yaşayan iki devlet arasında, futbol aracılığıyla kurulan bu diplomatik ilişki, büyük bir açılımın da habercisi olarak nitelendirilmişti. Nitekim bu açılımın devamı olarak hafta başında Ermenistan Dışişleri Bakanı Edward Nalbandyan ile Türk mevkidaşı Ali Babacan Ankara'da bir araya geldi. İki bakan, tarihi maç ile kurulan köprüye binaen Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi yönündeki adımların süreceği mesajını verdiler.
Son dönemde hız kazanan Türkiye'nin Ermenistan açılımını içeride olumlu karşılayanlar kadar eleştirenler de bulunuyor. Peki sınırın öte yakasında, Ermenistan'da siyasi ve ekonomik atmosfer nasıl?

Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) ve Ermenistan'daki Kafkas Enstitüsü'nün Türk-Ermeni Diyalog Toplantısı için gittiğimiz Ermenistan'da bu atmosferi koklama fırsatı bulduk.

İki ülke ilişkileri açısından Karabağ, sınır meselesi ve soykırım iddiaları üç temel sorun olarak sunulsa da Erivan'dan bakınca aslında bütün sorunların tek bir noktada toplandığı görülüyor; o da soykırım meselesi.

Ermenistan sokaklarında dolaşırken, halktan birileriyle, akademisyenlerle ya da devlet adamlarıyla konuşurken temel noktanın bu olduğunu farketmemek imkansız. Hrant Dink'in "İki Yakın Halk İki Uzak Komşu" kitabında Türk-Ermeni ilişkileri açısından yaptığı saptama adeta Ermenistan sokaklarında ete kemiğe bürünüyor.
Türkiyeli bir Ermeni olarak Hrant Dink, "İtiraf etmek gerekir ki, Ermeniler travmalarıyla Türkler de paranoyalarıyla birbirlerine nazaran iki klinik vaka konumundalar" diyordu.

Gerçekten de bir tarafta neredeyse kurulumunu "soykırım" üzerinden tanımlayan bir Ermenistan, diğer tarafta ise soykırım iddialarına karşı duruşu her seviyede bir devlet politikası haline getiren Türkiye varken iki halkın bundan etkilenmeyeceğini düşünmek mümkün değil. Ancak bu travmatik ilişkiye rağmen, uzmanlarla konuştukça iki ülke arasındaki yakınlaşmanın ekonomik, diplomatik sonuçları ve getirileri anlaşılmaya başlıyor.

Kahveden muhabbete
"Bir Ermeni ile bir Türk kahve içerken hiçbir sorun yoktur ama ne zaman konuşmaya başlasalar hatıralar sorun oluyor" diyen Amerikalı Ermeni Richard Giragosian, iki ülke ilişkilerinin normalleşmesinin herkese yarayacağı görüşünde. Eskiden milliyetçi Ermenilerin siyasi oluşumu Daşnak'ın bir üyesi olan Giragosian bugün şoven miliyetçiliğin iki ülke ilişkilerine zarar verdiği görüşünde. Birçok uluslararası kurum için analizler yapan Giragosian, kapalı sınırların açılmasının her iki ülkeye de yarayacağını iddia ediyor.

İki ülke arasında sınırların kapalı olmasına bağlı olarak bugün ticaret hacmi 65 milyon dolar civarında. Üretim sorunu yaşayan ve ekonomik açıdan büyük ölçüde diaspora ile Rusya'ya bel bağlamış durumdaki Ermenistan için Türkiye sınırının açılması hayati önem taşıyor. Sınırın açılmasının Türkiye ekonomisi açısından aynı derecede öneme sahip olduğu söylenemez. Ancak Giragosian, bu açılımın bölgede bütün siyasi yapılanmayı değiştireceği görüşünde. Örneğin diaspora...

Ermenistan'ın devlet politikalarında her zaman söz sahibi olan diasporanın, bu açılımla birlikte paniğe kapıldığını söyleyen Giragosian şunları söylüyor: "Abdullah Gül'ün Ermenistan ziyareti, ilk defa Ermenistan'ın diasporadan rol çalmasını sağladı. Bu hamleye kadar diaspora bir politika belirler ve Ermenistan takip etmek zorunda kalırdı. Ancak Gül'ün ziyareti ile bu kez hamle şansı Ermenistan'ın eline geçti. diaspora Ermenileri ilk kez Ermenistan'ı takip etmek zorunda kaldı".

Bu durum Ermenistan-Türkiye ilişkilerindeki normalleşme çabalarının bazı kesimlerde rahatsızlık yarattığının da bir kanıtı. İkili ilişkilerdeki yumuşama diaspora dışında, milliyetçileri, orduyu ve Ermeni oligarkları da rahatsız etmiş durumda.
Ermenistan'da milliyetçiler denince ilk akla gelen Daşnak'lar oluyor. Koalisyon üyesi durumundaki Daşnakların bakış açısı diaspora ile büyük bir paralellik gösteriyor. Bütün siyasi duruşunu "soykırımın" tanınmasına bağlayan Daşnaklar için ikili ilişkilerde bir yumuşama politik tavizin yanı sıra kendi politikası açısından da büyük bir kan kaybı olarak kabul ediliyor.

Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde normalleşme sürecine olumsuz bakan başka bir kesim ise Ordu. Türkiye'nin ülke açısından başlıca tehdit algılaması olması Ermenistan'da savunmaya ayrılan bütçeyi de şişiriyor. 2009 yılı için Ermenistan'da savunmaya 495 milyon dolarlık bir pay ayrılmış durumda. 3,2 milyar dolarlık bütçe düşünüldüğünde bu, hayli büyük bir rakam. Ermenistan, bir tarafta Karabağ sebebiyle bölgeye yığınak yaparken, "Türkiye tehdidi" ile savunma harcamasını katlıyor. İkili ilişkilerde olası bir yumuşama tehdit algılamasının azalması anlamına gelirken, savunmaya ayrılan payda da kısıntıya gidilme ihtimalini doğuracak.

Oligarklar da karşı
Rusya'da Sovyetler Birliği sonrasında ortaya çıkan oligarklar aynı şekilde eski bir Sovyet ülkesi olan Ermenistan'da da büyük bir sorun olarak kabul ediliyor. Ekonomik açıdan ülkenin en elit kesimini oluşturan oligarklar aynı zamanda büyük siyasi güç sahibi. Erivan Devlet Üniversitesi Ekonomi Bölümü'nden Prof. Dr. Tatoul Manasserian, 130 kişilik parlamentoda 15-20 kişi dışında herkesin oligark olduğunu söylüyor. Kendisi de eski bir milletvekili olan Manasserian'a göre Rusya'ya bağımlılık oligarkların beslendiği temel noktalardan. Siyaset ve ekonominin grift bir ilişki içinde olduğunu söyleyen Manasserian, Türkiye sınırının açılması ile ekonominin Rusya'ya bağımlı olmaktan kurtulabileceğini düşünüyor. Bu yüzden oligarklar da Türkiye-Ermenistan ilişkilerindeki açılıma sıcak bakmıyor.
Oligarkların Ermenistan'daki "farklı" konumu Erivan caddelerinde kendini belli ediyor. Siyasetle ne kadar iç içe olduğunun kanıtı ise Eski Cumhurbaşkanı Koçaryan'ın oğluna ait mağazayla kendini gösteriyor. Erivan'ın en lüks caddelerinden birinde oğul Koçaryan'a ait lüks binada açılan, Stefano Ricci mağazası neredeyse sadece oligarklara hizmet veriyor. Mağazanın önüne yanaşan limuzinlerden inen koyu takım elbiseli güneş gözlüklü "işadamları", yeni takım elbiseler almak için pazar günleri sırayla bu mağazaya geliyor.
Şehir dışına çıkarken ülkedeki yoksullukla tezat bir manzara sergileyen lüks villalar da oligarklara ait. Villalar arasında Disneyland'a benzeyen de altın varaklı devasa kapılara sahip olanlar da oldukça dikkat çekici.

Rusya'nın büyük etkisi
Rusya'nın ülke ekonomisi üzerinde böylesine bir etkisi varken Ermenistan'a yabancı yatırımcının gelmesinin güç olduğunu düşünen Manasserian, sınırın açılması durumunda bu etkinin kırılacağını iddia ediyor. Richard Giragosian da "bugün sınır açılsa imtiyaz sahibi birçok insan işini ve gücünü kaybedeceği için korkar" diyor.
Cumhurbaşkanı Serzh Sarksyan ve Başbakan Tigran Sarksyan'ın ise tutumu ikili ilişkilerin normalleşmesini isteyenler açısından umut veriyor. Ülkedeki entelektüel kesim, eski liderlerle karşılaştırıldığında Sarksyanların çok daha rasyonel politikalar izlediğini düşünüyor. Sınırın açılması durumunda Ermenistan ekonomisinin kısa vadede kazançlarının da bu politikalarda etkili olduğu düşünülüyor. Kars ile sınırın 20 kilometre olmasına rağmen, ithalat mallarının Gürcistan üzerinden ülkeye sokulması nakliye açısından 14 saatlik bir zaman kaybına neden oluyor. Sınır açılırsa nakliye maliyetlerinin kısa sürede yüzde 20 oranında düşeceği hesaplanıyor. Üretim sıkıntısı çeken Ermenistan için bu büyük bir maliyetten kurtulmak anlamına geliyor. Ülke ekonomisi ağustos ayında patlak veren Gürcistan-Rusya çatışmasıyla büyük bir yara almışken böyle bir açılım Ermenistan'ı oldukça rahatlatacak.

Ekonomi ve soykırım iddiaları
Benzer bir açılımı ABD'nin arabuluculuğuyla yapmaya çalışan ancak başarıya ulaşamayan bir girişim bulunuyor. Türk-Ermeni Uzlaşma Komisyonu (TARC) adlı girişimin eski üyelerinden Emekli Büyükelçi David Hovhannesyan, siyasi tartışmalar nedeniyle bu fırsatın kaçırıldığını düşünüyor. ABD'nin Kafkasya'ya yerleşmeye başladığı dönemde kurulan TARC, Türkiye'de pek ses getirmese de Ermenistan içinde o dönem oldukça büyük tartışmalara yol açmış. İsminden, üyelerine kadar tartışma konusu yapılan TARC, Türk ve Ermeni üyelerinin gerginlik yaşaması ile sonuçsuz kalmıştı. Büyükelçi Hovhannesyan TARC'ın halen devam ettiğini söylese de bir işlevinin kalmadığını kabul ediyor.

Ermenistan açısından bakıldığında Türkiye ile ilişkilerin normalleşmesinin sağlayacağı faydanın daha çok ekonomik olduğu görülüyor. Ancak ülkenin içinde bulunduğu ekonomik zorlukların da siyasete tahvil edildiği çok dikkat çekiyor. Eski Cumhurbaşkanı Koçaryan'ın ülke ekonomisindeki kötü gidişatı soykırım iddialarına bağlaması gibi sivil halkta da benzer bir düşünce hakim. Ekonomi konuşmak üzere buluştuğunuz herhangi bir kişinin, "soykırımı" ekonomideki ana sorunlardan biri olarak göstermemesi neredeyse imkansız. Türkiye sınırındaki Gümrü'deki bir sınır köyünde yaşayan 22 yaşındaki Hambartsun'un sözleri adeta bu durumu özetliyor. Hambartsun'un büyük dedesi 1915 yılında Muş'tan sürgüne tabi tutulmuş. Babası devlet yardımıyla geçinmeye çalışıyor. Ekonomik sıkıntılarına ilişkin konuşurken birden şunları söylüyor: "Benim dedem Muş doğumlu. Dolayısıyla ben de Muşluyum. Burada değil, Muş'ta yaşasaydım bu durumda olmazdık".

28.11.2008 | Gökçe Aytulu - Referans

Hiç yorum yok: