Meşrutiyet’in Ermeni Milliyetçiliğinin Doğmasına Etkisi Ve Bu Dönemde Türk-Ermeni İlişkileri Ve Bu İlişkilerin Basına Yansıması

Yrd. Doç. Dr. Ahmet OĞUZ
Ahi Evran Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, Kırşehir-TÜRKİYE

ÖZET

Osmanlı Devleti’ni kurtarmak için girişilen reform hareketlerinin en önde gelenlerinden birisi de hiç şüphe yok ki Meşrutiyet’in ilanıdır. Burada beklenen devletin kurtarılmasıdır. Hedef çizildikten sonra çare olarak üretilen fikir Osmanlıcılık idi. Yenileşmenin öncüsü olan Yeni Osmanlılar Osmanlı Devleti sınırları içerisindeki bütün etnik unsurları yönetime katmak amacıyla Kanun-ı Esasî’yi ilan etmesi için yönetimi zorladılar ve bunda da başarılı oldular. Ardından I. Meclis-i Mebusan’ın açılmasıyla Osmanlıcılık fikri gerçekleştirilmiş oldu. Bu ilk denemenin her safhasında Kanun-ı Esasî’nin hazırlanmasından başlayarak mecliste ve Meclis-i Ayan’da da etnik unsurlara nüfusları nispetinde temsil hakkı verildi. Ermeniler de bunların içerisinde fazlasıyla yer aldı.

II. Meşrutiyet’in ilanı ise birincisinden çok daha farklı oldu. Jön Türk olarak nitelendirilen muhalefet, Meşrutiyet’in devletin zararına olduğunu düşünen Sultan Abdülhamit’e karşı amansız bir savaş verdi. Her türlü savaş unsurlarına yer verildi. Sürgünden suikasta bütün yollar denendi. Hatta vatanı bölmek isteyen guruplarla bile çalışıldı. Sonuç olarak başarıya ulaşıldı. Bu başarıya giden yolda Jön Türler ve Ermeniler Meşrutiyet’i ilan ettirmek için büyük çaba sarf ettiler. Ortak düşman belledikleri Sultan Abdülhamit saltanatını devirmek için kullandıkları araçların birisi de basın oldu. Jön Türklerin yayın organı olan Osmanlı Gazetesi’nde (1897–1904) Türk-Ermeni işbirliğinin örnekleri verilmiştir. Bu örneklerin bir kısmı da bizim çalışmamızda yer almaktadır.

Türk-Ermeni ilişkileri, sorunun başladığı 1878 Berlin Anlaşması’ndan öncesi dönem hariç geriye doğru gidildiğinde hep iyi olarak nitelendirilir. Ermeni sorununun başlangıcını da 1877–1878 Osmanlı-Rus Savaşı olarak ele alınmaktadır. Biz de bu tarihi başlangıç olarak ele aldık. Daha önceleri kiliselerdeki Ermeni uyanışına yeri geldikçe değinilecektir. Bizim konumuz ise Meşrutiyet sürecinde Ermeni milliyetçiliğidir. Meşrutiyet yönetimi Osmanlı Devleti’nde Meclis-i Mebusan’ın açılmasıyla tatbik edilmiş, Osmanlıcılık prensibi üzerine ve etnik unsurların bir çatı altında toplanması düşüncesinden doğmuştur. İlk mecliste örnekleri aşağıda görüleceği üzere mebuslar, milliyetçilik tartışmalarının yapılmasına doğrudan izin vermemiştir. Ancak değişik görüşler altında bunlar bazen gündeme gelmiştir1. İkinci Meşrutiyet’in ilanı sürecinde ise Osmanlıcılık prensibine daha çok bağlı olan taraf Türkler olmuş, Ermeniler ise özellikle istedikleri Doğu Anadolu bölgesinde köklü bir ıslahat yapmayan, daha açıkça Ermenilerin vatan oluşturmada isteklerine set çeken Sultan Abdülhamit’i tahtan indirerek isteklerine kavuşmak istekleri görülmüş-

1 Meclis-i Mebusan’da yaşanan tartışmalar için bkz. Ahmet Oğuz, I. Meşrutiyet Meclis-i Umumi’sinin Açılışı, İşleyişi ve Kapanması, Ankara 2004.

tür. Nitekim İttihatçılarla Ermenilerin 1908 tarihinden sonra araları iyice açılmış, sonra da düşman iki taraf haline gelmiştir. Milliyetçilik Ermenilerde Türklerden daha hızlı şekilde cereyan etmiş ve kimliklerini kazanarak Meşrutiyet’i Osmanlı Devleti’nden ayrılmanın yollarından biri olarak görmüştür. İttihatçılar ise bu süreci çok daha geç fark etmiştir2.

Jön Türklerle diğer gurupların aynı zeminde uzun süre kalamayacakları açıktı. Jön Türklerden Ahmet Rıza gurubu zaten Türkçü bir çizgide ilerlerken, Prens Sabahattin gurubu ise gayr-i Müslimlerin hiçbir yerde çoğunluk olmadığını3 dolayısıyla bağımsızlığa gidemeyecekleri gibi yanlış bir inanca sahipti. Osmanlıcılık zemininde ve Sultan Abdülhamit’e karşı ortak yürütülen mücadele 1908 yılında II. Meşrutiyet’in ilanına kadar değişik aşamalar kaydetmiştir. Biz bu aşamaları Ermeni milliyetçiliğinin gelişimi ve Türk Ermeni ilişkileri bağlamında Ermenilerin faaliyetleri doğrultusunda ele alacağız.

İlk Meşrutiyet denemesi olan Kanun-ı Esasî’nin gereği olarak açılan Osmanlı Meclis-i Mebusan’ında da Ermeni mebuslar bulunmaktadır. Ancak Osmanlı Devleti’nde Ermenilerle beraber daha pek çok gayr-i Müslim Osmanlı tebaası anılan mecliste temsil edilmiştir. Meclisin açılma gerekçesine uygun olarak Türk, Müslüman ve etnik azınlığa mensup diğer mebuslar hep Osmanlıcılık prensibini öne çıkarmıştır. Ancak zaman zaman mecliste yaşanan tartışmalar esnasında Ermeni kimliğinin bu mebuslarca öne çıkarıldığı da görülmektedir. Örneğin Erzurum mebusu Hamazasb Efendi, Ermenilerin beş yüz yıldır Osmanlı Devleti içinde mutlu yaşadıklarını bildirmişti4.

Buna benzer dolaylı açıklamalar nadir de olsa diğer etnik unsurların içindeden de çıkmıştır. Meclis-i Mebusan, Osmanlı kimliği altında toplandığı için bireysel kimliklerin vurgulanmasına oto kontrol sistemiyle izin verilmemiştir. Özellikle İntihab-ı Mebusan kanunu ve Vilayet Meclisleri ile ilgili kanun tasarıları görüşülürken milliyetçilik temelli olmasa da din ve bölgesel temelli çetin tartışmalar yaşanmıştır. Daha çok üzerinde durulan ise dinî yapı ağırlıklı bir toplumun beklentileri söz konusu olmuştur. Mesela, vilayet meclislerinde müftünün veya diğer dinlere ait din adamlarının bulunup bulunmaması gibi.

2 Erdal Aydoğan, İttihat ve Terakki’nin Doğu Politikası (1908–1918), s.50.
3 Selçuk Akşin Somel, “Osmanlı Reform Çağında Osmanlıcılık Düşüncesi”, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce Cumhuriyete Devreden Düşünce Mirası Tanzimat ve Meşrutiyet’in Birikimi, Cilt 1, İletişim Yayınları, İstanbul 2001, s.108.
4 Meclis Zabıt Ceridesi, Cilt I, s.175.



Ermenilerle ilgili bu dönemde en kayda değer tartışma meclise verilen bir soru önergesinde yaşanmıştır. Ermenilerin Edirne’ye yaklaşan Rus generalinden bağımsızlık talebi üzerine görüşme yapılmıştır. Aydın mebusu Mina Efendi, İstanbul gazetelerinde, Ermenilerin yabancı devletlere istiklâliyet istidasına dair bir haber olduğunu bunun araştırılmasını istediyse de durumun nezaketi bakımından konu görüşülmeden kapatılır5. Anlaşılıyor ki konu her iki tarafın da malumudur.

Yine aynı dönem içinde İngiltere’ye giden bir Ermeni heyeti, 1878 Mart ayında II. Alexander’e başvurarak Lübnan’da otonom bir devlet kurmak istediklerini bildirmişti. Berlin Anlaşması’ndan hemen önce aynı heyet, Rusları ve Fransız Dışişleri Bakanı Waddington’u ziyaret etmiş, ancak kesin cevap alamamıştı6. Ruslar İstanbul yakınlarına gelince Ermeni patriği Nerses, Trakya’ya kadar gelen Rus komutan Grandük Nikola’ya üç kişilik bir heyet göndererek bağlılıklarını bildirmişti7. Rusların görünürde Ermenileri desteklemesi tamamen bir aldatmaydı. Kendi ülkelerindeki Ermenilerin de bağımsızlık mücadelesi vereceklerinden korkarak sürekli onları baskı altında tutuyordu. Hatta bu baskıdan kaçmak için Ermeniler Müslümanların Girit’ten boşalttıkları yerlere göçmek istiyordu8. Bu durum bir noktayı daha ortaya çıkarmaktadır. Ermenilerin Rusya sınırında da milliyetçilik hususunda boş durmayıp faaliyette bulunduğudur. Osmanlı Gazetesi’ne (1897-1904) göre Ermeniler, Avrupalı devletlerin özellikle İngiltere’nin koruması altında olan Girit’e gitmek ve onlardan yardım bulmayı ummaktadır. Bütün bunlardan anlaşılıyor ki Ermeni istekleri artık içerde ve dış kamuoyunda bilinen bir gerçekti. Ermenilerin bu istekleri ve günümüz itibariyle geldikleri nokta, Ermeni milletinin iç dinamikleri ya da Osmanlı Devleti’nin kötü idaresine bağlı saymak arabayı atın önüne koşmak gibidir.

Ermenilerin gerek Rusya’da gerekse Osmanlı Devleti’nde yaptıkları çete faaliyetleri şartlarının iyileştirilmesi değil bağımsızlık mücadelesinin aşaması olduğu sonraki olaylardan anlaşılmaktadır. Özellikle 1878 tarihinden sonra

5 Meclis Zabıt Ceridesi, Cilt II, s.248.
6 Musa Şaşmaz, British Policy and the Application of Reform for the Armenians in Eastern Anatolia 1878–1897, Ankara, TTK Yayını, Ankara 2000, s.8.
7 Ermenilerin Ayastefanos (Yeşilköy) Anlaşması’na Ermeniler lehine madde koydurmak için yaptıkları girişimler için bkz. Cevdet Küçük, Osmanlı Diplomasisinde
Ermeni Meselesinin Ortaya Çıkışı 1878–1897, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul 1986, s.2 vd.
8 Osmanlı Gazetesi, No:41,s.7.


Ermeni olaylarının başlaması ve Ermeni faaliyetleri göz önüne alınırsa Osmanlı Devleti içindeki en korumasız ve yardıma muhtaç kesimin Müslüman Türkler olduğu açıktır. Tanzimat’tan bu tarafa ıslahatların hemen tamamı gayrimüslim merkezli yapılıyordu.

Sultan II. Abdülhamit (1876–1909) döneminin en ilginç olaylarından biri olarak niteleyebileceğimiz, bir dönem ortak çalışan ve sonra da tabii olarak birbirlerinin amansız düşmanı olan İttihatçılarla Ermeni milliyetçileri aynı safta mücadele etmiştir. Bu mücadelenin ortak zemini Abdülhamit yönetimine karşı olmak ve onu devirmek üzerine kurulmuştur.

I. Meşrutiyet’in ilanında büyük hisse sahibi olan Yeni Osmanlılar da Ermenilerle zaman zaman ilişki kurmuşlardı. Hatta anayasa hazırlama komisyonuna bazı Ermeni ileri gelenleri de seçilmişti. Mithat Paşa’nın yakın arkadaşı Oydan Efendi anayasa hazırlama komisyonunda görev almıştı9. Daha başka Ermeniler de vardı. II. Meşrutiyet döneminde de bu ilişki bir süreliğine de olsa ittifaka dönüşecektir. Bu ittifakı Ermenilerin büyük devletleri de arkalarına alarak İstanbul ve Doğu Anadolu başta olmak üzere birçok olay çıkarması da Jön Türkleri Ermenilerle olan işbirliğinden çevirememiştir. Doğuda çıkan olayları İttihatçılar, Ermeni milliyetçiliğinin uyanışı olarak değil Abdülhamit’in herkese yaptığı zülüm olarak vermiştir. Bu ittifakın sergilendiği en belirgin yerlerden birisi de basın olmuştur. Abdülhamit’e karşı eylemlerini yurt dışında sürdüren muhalifler, ortak düşman belledikleri Sultan’a karşı benzer ifadeleri kullanmıştır. İttihatçılar, haksız olarak nitelendirdikleri Ermeniler değil de olayları önlemekte yetersiz kalan Abdülhamit olarak değerlendirmiştir10.

İttihatçılar ve geniş anlamda da Abdülhamit’e muhalif olan tüm guruplar, yani Jön Türkler, yükselen Ermeni milliyetçiliğinin sonuç itibariyle Türk milliyetçiliği ile bir süre sonra çelişeceğinin farkına varmadan bu birlikteliği sürdürmüştür. O gün için düşünülen Abdülhamit rejiminin yıkılmasıydı. Türk ya da geniş anlamıyla Müslümanlar, devletin kötü durumunu görüyorlar ve kurtuluş için Osmanlıcılığı esas alarak devleti toprak bütünlüğü çerçevesinde kurtarmayı amaçlıyordu. Gayrimüslim-

9 Kirkor Odyan Efendi (1834-1887), Midhat Paşa’nın ikinci sadrazamlığında danışmanlık yapmış, 1876 Anayasası’nın hazırlanmasına katılmış, Ermeni Milleti Nizamnamesi’ni hazırlayanlardan biri olmuştur.
10 Osmanlı Gazetesi, No:69, s.6; No:88, s.8.


ler ise Ermeniler de dâhil olmak üzere ıslahat adı altında bağımsızlığa doğru gidişin uluslar arası zeminini hazırlamaya çalışıyordu11. Gerçekte Ermenilerle ilgili ister Doğu Anadolu bölgesinde isterse yurdun başkent yahut başka bir tarafında, Avrupa devletlerinden özellikle İngiltere’den Doğu Anadolu’da ıslahat isteklerini ve çıkar sağlama araçları olarak gördükleri için Sultan Abdülhamit’e baskılar artıyordu12.

Sultan Abdülhamit, Ermeni isteklerine karşı hem iç hem de dış baskılara direniyordu. İçeride İttihatçılar, rejimi değiştirmeyi amaçlarken Ermeniler ise İttihatçılarla rejim ve Abdülhamit üzerinden ortaklık kuruyorlardı. Asıl olarak ise Ermeniler, bağımsız Ermenistan hayallerini gerçekleştirmek için çaba harcıyordu. Rusya da Ermenilere karşı yoğun bir baskı uyguluyor, göç ettirmek için ve Ermeni çetelerinin Rusya’ya geçmesini önlemek amacıyla sınır güvenliğini artırmıştı. Bu tavsiyeyi Osmanlıya da öneriyordu13. Buradan da anlaşılıyor ki, Ermeni faaliyetleri hem Rusya’da hem de Osmanlıda bağımsızlık niyetiyle ve Ermeni milliyetçilerinin öncülüğünde yapılıyordu. Bunu gerçekleştirmek ve yurt dışından özellikle İngiltere’den destek bulmak için ayaklanma vb. her türlü yola başvuruyordu. Bütün Ermenileri bu fikre ikna etmek için de çaba harcanıyordu. Bu çabada kuşkusuz Ermeni kiliselerinin büyük desteği olmuştur14.

Fransız İhtilali’yle başlayan milliyetçilik akımı Ermeni kilisesinin öncülüğü ile başlamıştır. Milliyetçiliğinin kökeninde batılı anlamda millet/nation kavramı kiliseler öncülüğü ile yayılmıştır. İngiltere’nin Ermeni Protestan kilisesi kurmak için giriştiği faaliyetler Ermeni milliyetçiliğinin de çekirdeğini meydana getirmiştir. Daha sonra bu yolda devam edilerek Ermeni edebiyatı, dili ve kültürü üzerinde çalışmalar yapılmıştır. Ancak Ermeni olaylarının aktivite kazanması Rus ve İngiliz isteklerinin Doğu Anadolu’da çelişmesi ve Ermenilerin kışkırtılmasıyla başlar. Berlin Anlaşması’nın 61. maddesiyle Ermeniler lehine ıslahat istekleri ve bu ıslahatlardan hiçbir tarafın memnun olmaması Osmanlı Devleti’yle Ermenileri karşı karşıya getirmiştir. Ermenilerle geçmişte

11 Stefanos Yerasimos, Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye Tanzimat’tan I. Dünya Savaşı’na, Çeviren Babür Kuzucu, Belge Yayınları, İstanbul 1987, s.461.
12 Hikmet Bayur, XX. Yüzyılda Türklüğün Tarih ve Acun Siyasası Üzerindeki Etkileri, TTK Yayınları, Ankara 1989, s.58.
13 Osmanlı Gazetesi, No:111, s.6.
14 Abdurrahman Küçük, Ermeni Kilisesi ve Türkler, Ocak Yayınları, Ankara 1997, s.110.



sorun yaşamayan Osmanlı Devleti artık onlarla karşı karşıya gelmeye başlamıştır. Hiç şüphe yok ki tüm Ermenileri bu çizgide görmek doğru olmaz. Bu fikre karşı gelenler de saf dışı edilmiştir. Ermeni sorununu Ermeni milliyetçiliğinden ayrı görmek mümkün değildir. Zaten Ermeni görüşünü de bağımsızlık yanlısı Ermeniler tayin etmiştir.

Ermenilerin faaliyete geçip aktivite kazanmaları Jön Türklerin faaliyete geçtiği zamanla aşağı yukarı aynıdır. O tarihe kadar teşkilatsız Ermeniler, teşkilatlanıp olaylar çıkarmak ve batılı devletlerin bilhassa İngiltere’nin dikkatini çekmek amacıyla 1887 tarihinde Hınçak, iki yıl sonra da Taşnak kurulmuştu. Bunların amacı başlangıçta Berlin Anlaşması’yla kendilerine söz verilen Doğu Anadolu’da ıslahat yapılmasını sağlamaktı. Bununla beraber Ermeni milliyetçiliğini de uyandırmaktı15.

Zira önlerinde Bulgaristan gibi bir örnek vardı. Bulgarların yolundan giden Ermeniler İstanbul’da ve taşra da seslerini duyurmak amacıyla eylemlere başladılar. Bunlara pek çok örnek vardır. Sasun’da çıkan ayaklanma Batılı devletlerin dikkatini çekmek bakımından iyi bir örnektir. Ancak bu ayaklanma Sultan Abdülhamit’in emriyle sert bir şekilde bastırıldı. Bunun üzerine Avrupa’nın büyük şehirlerinde gösteriler yapıldı ve Türkler kınandı16. Ermenilerin bekledikleri yavaş yavaş gerçekleşecekti.

Ermenilerle ilgili bir diğer gelişme 30 Eylül 1895 tarihinde Babıâli Baskınıdır. Kumkapı Kilisesi’nde toplanan Ermeniler, Babıâli’ye baskın yaparak Avrupa kamuoyunun dikkatini çekmek istediler. Toplanan kalabalığı dağıtmakla görevli subay Servet Bey’i şehit ettiler17. İstanbul’da üç gün kanlı olaylar oldu. Halk müdahale etti, iki taraftan çok sayıda insan kaybedildi ve üstelik olaylar İstanbul dışına yayıldı. Sultan Abdülhamit bu olaylardan ürktüğü için önceden karar verilen ıslahatların yapılacağı taahhüdünde bulundu. Bundan yaklaşık bir yıl sonra 26 Ağustos 1896 tarihide Osmanlı Bankası baskını gerçekleştirildi. Bunlarla beraber artık Ermeni davası uluslar arası bir dava olmuştu. İttihatçıların da Ermenilere karşı sempatileri artmıştı. Ermenilerin olaylar çıkararak Abdülhamit’i 15 Anahide Ter Minassian, “1876-1923 Döneminde Osmanlı İmparatorluğu’nda Sosyalist Hareketin Doğuşunda ve Gelişmesinde Ermeni Topluluğunun Rolü”, Osmanlı İmparatorluğu’nda Sosyalizm ve Milliyetçilik 1876-1923, Derleyen Mete Tunçay-Erik Jan Zürcher, İletişim Yayınları, İstanbul 1995, s.167.

16 Kâmuran Gürün, Ermeni Dosyası, Remzi Kitabevi, İstanbul 2005, s.212 vd.
17 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, C.VIII, TTK Yayınları, Ankara 1988, s.142.


zor durumda bırakmaları İttihatçıları fazlasıyla memnun ediyordu. Hatta doğudaki olayların sebeplerini Abdülhamit’in kötü idaresi ve Ruslar olduğunu söyleyerek zavallı Ermenilere destek olunuyordu18.

İstanbul’da da Ermenilere yönelik takibin artması ve birkaç Ermeni’nin İstanbul’da tutuklanması üzerine Patrik, Babıâli’ye protesto notası vermişti. Bunun üzerine İttihatçılar basın yoluyla Abdülhamit’i hem eleştiriyorlar hem de Ermenilere destek vermek için özellikle doğuda bulunan Ermenilerin kötü durumda olduğunu haber veriyordu19. Bunun üzerine de patrik Ermenilerin şartlarının düzeltilmesi için bir layiha vermiştir20.

Hem I. Meşrutiyet’in ilanı sürecinde Yeni Osmanlılar II. Meşrutiyet’in ilanı sürecinde de İttihatçılar Meşrutiyet’i ilan etmeyen iktidara karşı tam bir birlik içinde hareket edememişlerdi. İşte bu amaçla İttihatçılar 4 Şubat 1902 tarihinde Paris’te İngiltere’nin de desteğiyle bir kongre yaparak özlenen birliği sağlamak istediler21. Mahmut Celalettin Paşa’nın oğulları Prens Sabahattin ve Lütfullah’ın önderliğinde Ahmet Rıza ve diğer ileri gelen İttihatçıların da katılımıyla bir kongre yapıldı. Kongre amacının tam aksine netice verdi ve Ahmet Rıza yanlılarıyla Prens Sabahattin yanlıları ayrıldılar. Etnik unsurlara özelliklede Ermenilere daha yakın gelen Prens Sabahattin gurubu olmuştu22. Bu guruba yakın olan Osmanlı Gazetesi adı geçen kongreden az önce bir Ermeninin ağzından yayımladığı bir makalede, Ermenilerin kendilerini nerede gördüklerine yanıt veriliyor ve İttihatçıların görüşü aktarılıyordu. Aynı makalede Ermenilerin isyan etmelerinden dolayı asi sayılmaması gerektiğini dile getirerek, Ermenilerin Türklere asırlardır hizmet ettiklerini ve olaylara karışanların memleketlerinin değerlerini bilmeyen genç, tecrübesiz kimseler olduğu anlatılmıştır23.

Ermenilerin artık bu tarihlerde kendilerini tamamen farklı olduklarının da işaretlerini vermiştir. Yine gazetenin aynı sayısında Ermeniler,

18 Osmanlı Gazetesi, No:66, s.8.
19 Osmanlı Gazetesi, No:4, s.8.
20 Osmanlı Gazetesi, No:8, s.8.
21 Sina Akşin, Jön Türkler ve İttihat ve Terakki, İmge Kitabevi, Ankara 2001, s.61-64.
22 Şerif Mardin, Jön Türklerin Siyasî Fikirleri 1895-1908, İletişim Yayınları, İstanbul 1992, s.282.
23 Osmanlı Gazetesi, No:99, s.6.



Cenevre’de yaptıkları bir oyun sırasında Millî Marş söylemiştir. Türklerin de katıldığı bu oyunda Ermenilerin kimliklerini ifade ediş şekillerini hayretle karşılamıştır. Gazetenin iddiasına göre civardaki halk ise millî marş ne demek bilmediği için marşı padişahım çok yaşa anlamına gelen bir şeyler söylediklerini sanmıştır. Millî marşın ne demek olduğunu bilmeyen halkın durumu İttihatçılar tarafından eleştirilmiştir24.

Bu yakınlaşmanın işaretlerini Osmanlı Gazetesi’nde25 benzer makalelerde de görüyoruz. Jön Türklerin yayın organlarından biri olan gazete genel olarak Prens Sabahattin taraftarlarının elinde kalmıştır. Ahmet Rıza gurubunun Türkçü bir çizgi takip etmesi sebebiyle Ermeniler daha çok birinci olarak zikrettiğimiz gurubun içinde kalmayı tercih etmiştir.

Çünkü Ahmet Rıza taraftarları ve devam eden dönem içinde Türkçülük akımını başlatan kimseleri bu gurup bünyesinde toplamıştır26. O tarihten bir süre sonra Osmanlı Gazetesi’nde Nuyorık adlı bir Ermeninin mektubuna verilen cevapta Türk ve Ermenilerin birlik olmalarına atıfta bulunarak Ermenilerin Meşrutiyet idaresi altında Türkler ve diğer unsurlarla eşit yaşayabileceği, ancak kendi idarelerini kuramayacakları belirtiliyor. Hatta ileri gidilerek ortak parti bile kurabilecekleri vurgulanıyor27. Buna karşılık bir Ermeniden gelen cevapta, bu fikirlere karşı çıkılarak imtiyaz isteklerine dikkat çekiliyor28. 17 Temmuz 1902 tarihinde Brüksel’de toplanan Ermeni kongresi ise, Rusların Ermeni isteklerine ilgisiz kaldığını belirtilerek, kendilerince Ermenistan olarak adlandırılan bölgede geniş çaplı ıslahat yapılmasını istiyordu29. Türkler aleyhine eylemlere geçilmesi hem bu kongrenin hem de Paris’te İttihatçılarla yapılan kongrenin ortak temasıydı. Paris Kongresi’nin hedefini Ermeniler ve İttihatçılar Abdülhamit’i tahtan indirmek veya ortak muhalefet belirlemek olarak kararlaştırmıştı.

24 Osmanlı Gazetesi, No:89, s.8.
25 Osmanlı Gazetesi hakkında bkz. Gülser Oğuz, Osmanlı Gazetesi (1897–1904), Hacettepe Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2006.
26 Örneğin Yusuf Akçura Paris’e gelince Ahmet Rıza’nın da yazdığı Meşveret gazetesinde yazılar yazmıştı. Ahmet Temir, Yusuf Akçura, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1987, s.29.
27 Osmanlı Gazetesi, No:108, s.4-5.
28 Osmanlı Gazetesi, No:111, s.5.
29 Esat Uras, The Armenians in History and the Armenian Question, Documentary Publications, İstanbul 1988, s.805.


Ermeni kimliğinin ortaya konmasında en belirleyici olaylardan birisi de Mısır’da yapılan Ermeni kongresidir. Kahire’de 300 Ermeni’nin katıldığı toplantıda, Ermeni, ihtilal ve hürriyet yazılı kırmızı bayraklar ile millî marşlar çalmışlar ve Osmanlılıktan hiç bahsedilmemiştir30. Bütün bunlar gösteriyor ki, Ermenilerin İttihatçılara belli etmedikleri ya da İttihatçıların göremedikleri/ görmek istemedikleri bir Ermeni kitlesi bağımsız bir Ermenistan oluşturma çabası içindedir. Bayrak ve millî marş gibi semboller edinmiş durumdadır. Buradan anlaşılıyor ki Ermenileri temsil eden veya öne çıkan bu guruplar, emellerini gerçekleştirmek için Meşrutiyet’i ve İttihatçıları araç olarak kullanıyordu. Ermenilerin olay çıkarmakla sorumlu gurupları eylemlerine Osmanlı Devleti’nin her tarafında devam ediyorlardı. Üstelik bu eylemler öncekilere oranla Avrupalı devletlerin daha çok dikkatini çekecek çaptaydı.

Ermeni ihtilâlcilerinin bu türden ses getiren önemli eylemlerinden birisi de Yıldız Suikastı’dır. Ermeniler son çare olarak emellerine ulaşmada en büyük engel olarak gördükleri Sultan Abdülhamit’i ortadan kaldırmak amacıyla bir suikast düzenlediler. Sultanın Cuma namazından döneceği saate ayarlı olarak arabasına saatli bomba yerleştiren Ermeniler, burada da emellerine ulaşamadılar. Ancak Avrupalıların bölgeye dikkatlerini çekmelerine ve ıslahat isteklerinin artmasına zemin hazırlamışlardır31.

Ancak Türklerin Osmanlıcılık olarak gördüğü Ermenilerin ise bağımsızlık mücadelesi olarak baktıkları dava birlikte devam ediyordu. Hatta Amerika’da çıkan Hayranin adlı Ermeni gazetesine atfen İttihatçılar da Ermeni vatandaşlarca teklif edilen birlikte hareket edilmesi fikrini hala destekliyor, diğer unsurların da katılarak Abdülhamit zulmüne birlikte son verilmesini öneriyordu32. Dışarıda bu ve benzer fikirler üretilirken, Doğu Anadolu’da Ermeniler ile Kürtlerin arası iyice açılmıştı. Karşılıklı olarak yapılan savaşlar ileride olacakların da zeminini hazırlıyordu33. Bunda elbette ki 1897 tarihinden beri Sultan Abdülhamit’in düzene koyduğu ve kendisine değişik şekillerle bağladığı Hamidiye Alayları’nın da etkisi vardır. Abdülhamit’in savunduğu İslâm Birliği politikasını

30 Osmanlı Gazetesi, No:121, s.5.
31 Nejat Göyünç, Osmanlı İdaresinde Ermeniler, Gültepe Yayınları, İstanbul 1983, s.66.
32 Osmanlı Gazetesi, No:61, s.3.
33 Stefanos Yerasimos, Azgelişmişlik Sürecinde…, s. 390.



Ermenilere karşı bu şekilde kullanmıştı. Avrupalıların bölgedeki azınlık Ermenilere karşı ıslahat istekleri de halkı ve Kürt aşiretleri Sultan’a yaklaştırmıştı34.

Ermenilerle ilgili devletlerarası çatışmaya bir örnek de Amerika’dır. Amerika, Osmanlı vatandaşlığından Amerikan vatandaşlığına geçen Ermenilerin Osmanlı İmparatorluğu’nda bulundukları süre içerisinde Amerikan vatandaşıymış gibi muamele edilmesini istemiştir35. Bu olay hemen Fransa ve İngiltere’nin tepkisini çekti ve bundan yararlanan Osmanlı yönetimi Amerika’nın teklifini reddetti36. Bu örnek, misyonerlik faaliyetlerinde bir devletin diğerine oranla güç kazanmasına bile tahammüllerinin olmamasını göstermesi bakımından önemlidir.

Ermeniler, Osmanlı Devleti içerisindeki şartlarının düzeltilmesi değil, farklı emellerinin olduğunu da göstermektedir. Bu davranışlar bağlılığın değil kopuşun göstergeleridir.

İmparatorluktan buna benzer kopuşların önlenememesi, Osmanlıcılık fikrini savunan Jön Türkler arasında paniğe ve yeni fikrî cereyanlar arayışına sebep olmuştur37. Bu fikrî cereyan da Türkçülüktür38. Türkçülüğün39 özünü Osmanlıcılıkta olduğu gibi imparatorluğu kurtarmak amacı oluşturmaktadır40. Türkçülük fikrinin gelişmesini sağlayan en önemli etken, milliyetçilik akımının Türkler üzerinde etkili olması ve bu bağlamda yapılan çalışmalardır41. İmparatorluktaki diğer etnik unsurlara oranla daha kötü durumda olan Türklerin durumu da Jön Türklerin bu fikrî cereyan üzerinde düşünmelerine sebep olmuştur42.

34 Bayram Kodaman, Şark Meselesi Işığı Altında Sultan II. Abdülhamit’in Doğu Anadolu Politikası, Orkun Yayınları, İstanbul 1983, s.82.
35 Osmanlı Gazetesi, “Havadis”, 12 Ağustos 1904, No:137, s.4.
36 Osmanlı Gazetesi, “Havadis”, 15 Eylül 1904, No:138, s.4.
37 Yusuf Akçura, Türkçülük, Türkçülüğün Tarihî Gelişimi, Türk Kültür Yayını, İstanbul 1978, s.81.
38 Türkçülük fikri Osmanlı Gazetesi’nin yayın hayatında olmadığı yıllarda da işlenmiştir. Bu konuda geniş bilgi için bkz. Akçura, Türkçülük, s.33–80.
39 Osmanlı Gazetesi’nde Türk milleti, Türkiye memleketi gibi terimlerin kullanıldığı görülmüştür. Bkz. Mustafa Refik, “Abdülhamid ve …. (?) Meselesi”, Osmanlı Gazetesi, No:43, s.3.
40 Şükrü Hanioğlu, Bir Siyasal Düşünür Olarak Doktor Abdullah Cevdet ve Dönemi, Üçdal Neşriyat, İstanbul Tarihsiz, s.69-72.
41 David Kushner, Türk Milliyetçiliğinin Doğuşu (1876–1908), Çev. Şevket Serdar Türet-Rekin Erdem, Kervan Yayınları, İstanbul 1979, s.8.
42 Osmanlı Gazetesi, No:1, s.2-3.


Zira diğer etnik guruplarda olduğu gibi yukarıda belirttiğimiz üzere Ermenilerin faaliyetlerinin hedefi bağımsızlıktı.

Tanzimat devlet adamlarının vazgeçilmezi olan Osmanlıcılık temelinde imparatorluğu bir arada tutma fikri İttihatçılarda da kendini göstermiştir. O dönemde kullanılan klasik deyimle İttihad-ı Anasır fikri hiçbir azınlık için müspet netice vermemişti. Ermenilerin de bu fikre sıcak bakmayacakları tabiidir. Hatta her iki gurup da hedefleri gibi görünen Meşrutiyet’in ilanı ve Abdülhamit’in iktidarına son verilmesi gerçeklerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Dolayısıyla İttihatçılar da özellikle 1913 tarihinden başlayarak Türkçülüğe daha çok sarılmıştır43.

43 Erik Jan Zürchher, Millî Mücadelede İttihatçılık, Çev. Nüzhet Salihoğlu, Bağlam Yayınları, İstanbul 1987, s.50.

BİBLİYOGRAFYA

AKÇURA, Yusuf, Türkçülük, Türkçülüğün Tarihi Gelişimi, Türk Kültür Yayını, İstanbul, 1978.
AKŞİN, Sina, Jön Türkler ve İttihat ve Terakki, İmge Kitabevi, Ankara 2001.
BAYUR, Yusuf Hikmet, XX. Yüzyılda Türklüğün Tarih ve Acun Siyasası Üzerindeki Etkileri, TTK Yayını, Ankara 1989.
AYDOğAN, Erdal, İttihat ve Terakki’nin Doğu Politikası (1908–1918),
ESAT URAS, The Armenians in History And The Armenian Question, Documentary Publıcatıons, İstanbul 1988.
GÖYÜNÇ, Nejat, Osmanlı İdaresinde Ermeniler, Gültepe Yayını, İstanbul 1983.
GÜRÜN, Kâmuran, Ermeni Dosyası, Remzi Kitabevi, İstanbul 2005.
HANİOğLU, Şükrü, Bir Siyasal Düşünür Olarak Doktor Abdullah Cevdet ve Dönemi, Üçdal Neşriyat, İstanbul Tarihsiz.
KARAL, Enver Ziya, Osmanlı Tarihi, C.VIII, TTK Yayını, Ankara 1988.
KODAMAN, Bayram, Şark Meselesi Işığı Altında Sultan II. Abdülhamit’in Doğu Anadolu Politikası, Orkun Yayınları, İstanbul 1983.
KUSHNER, David, Türk Milliyetçiliğinin Doğuşu (1876–1908), Çev. Şevket Serdar Türet-Rekin Erdem, Kervan Yayınları, İstanbul 1979.
KÜÇÜK, Abdurrahman, Ermeni Kilisesi ve Türkler, Ocak Yayınları, Ankara 1997.
KÜÇÜK, Cevdet, Osmanlı Diplomasisinde Ermeni Meselesinin Ortaya Çıkışı 1878–1897, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları, İstanbul 1986.
MARDİN, Şerif, Jön Türklerin Siyasi Fikirleri, 1895- 1908, İletişim Yayını, İstanbul 1992. Meclis Zabıt Cerideleri, Cilt I, II.
MİNASSİAN, Anahide Ter, “1876-1923 Döneminde Osmanlı İmparatorluğu’nda Sosyalist Hareketin Doğuşunda ve Gelişmesinde Ermeni Topluluğunun Rolü”, Osmanlı İmparatorluğu’nda Sosyalizm ve Milliyetçilik 1876-1923, Derleyen Mete Tunçay-Erik Jan Zürcher, İlitişim Yayınları, İstanbul 1995. Osmanlı Gazetesi, “Havadis”, 12 Ağustos 1904, No:137; 15 Eylül 1904, No:138.
OğUZ, Ahmet, I. Meşrutiyet Meclis-i Umumi’sinin Açılışı, İşleyişi ve Kapanması, Ankara 2004.
OğUZ, Gülser, Osmanlı Gazetesi (1897–1904), Hacettepe Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2006.
Osmanlı Gazetesi, No:1, 4, 8, 41, 43, 61, 66, 69, 88, 89, 99, 108, 111, 121.
SELÇUK AKŞİN SOMEL, Osmanlı Reform Çağında Osmanlıcılık Düşüncesi Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce Cumhuriyete Devreden Düşünce Mirası Tanzimat ve Meşrutiyet’in Birikimi, Cilt 1, İletişim Yayınları, İstanbul 2001.
ŞAŞMAZ, Musa, British Policy and the Aplication of Reform for the Armenians in Eastern Anatolia 1878–1897, Ankara, TTK Yayınları, Ankara 2000.
TEMİR, Ahmet, Yusuf Akçura, Kültür Bakanlığı Yayını, Ankara 1987.
YERASİMOS, Stefanos, Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye Tanzimat’tan I. Dünya Savaşına, Çeviren Babür Kuzucu, Belge Yayınları, İstanbul 1987.
ZÜRCHHER, Erik Jan, Millî Mücadelede İttihatçılık, Çeviren Nüzhet Salihoğlu, Bağlam Yayınları, İstanbul 1987.

Hiç yorum yok: