Bayramlar - Kiliseler - Aileler


Bayramlar

Gağant
Ermenilerin yılbaşına verdikleri ad. Gağant, zengin bir ziyafet sofrasıyla eş anlamlıdır. Bütün aile biraraya gelir ve gece yarısına dek sofrada birlikte olunur. İstanbullu Ermeniler, yılbaşı için günler öncesinden alışverişe başlarlar. Zeytinyağlı yaprak ve midye dolması, topik, hindi ve anuşabur (aşûre) yılbaşı sofrasının vazgeçilmez yiyecekleridir. Yılbaşının sabahında, erkekler ne kadar yorgun ve uykusuz olurlarsa olsunlar işyerlerini bir-iki saatliğine açar ve evden getirdikleri bir narı kırarak tanelerini etrafa serperler. Yeni yılın ilk sabahında kırılan narın yıl boyunca bereket getirdiğine inanılır.


Dzununt
Ermeniler, Noel'i, yani Doğuş Yortusu'nu, diğer Hıristiyan mezheplerden farklı olarak, Vaftiz Yortusu ile birlikte 6 Ocak tarihinde kutlar. Ermeni çocuklar, 5 Ocak gecesi "Melkon, Kaspar yev Bağdasar, avedis" şarkısını söyleyerek evleri dolaşır ve İsa'nın doğumunu müjdelerler. Çocuklara küçük hediyeler ve bahşiş verilir. Melkon, Kaspar ve Bağdasar, İsa doğduktan hemen sonra hediyelerle onu ziyarete gelen üç çobandır. Doğuş Yortusu'nda aile bir araya gelir ve o gün akşam yemeğinde mutlaka balık yenir.

Katolik Ermeniler ise Doğuş Yortusu'nu, diğer Katolikler gibi, 24 Aralık'ı 25'e bağlayan gece ve 25 Aralık'ta kutlar.

Diyarnıntaraç
Eski Ahit'te "İlk doğan her erkek çocuk Rab'be adanmış sayılacak" denir. İsa da buna uygun olarak sünnet edildi ve kırkında Kudüs'teki tapınağa götürüldü. Ermeniler, İsa'nın doğumunun 40. gününü ve tapınağa sunuluşunu 14 Şubat'ta kutlar. Yortu arefesinde, günbatımında, kilisedeki kutsal sofra üzerindeki mumdan alınan ışık, ellerinde mum tutan halka dağıtılır. Bu ışığın tüm uluslara yönelik olduğunu vurgulamak için doğu, batı, kuzey ve güneye dönülerek kutsama yapılır. Halk kilisede yaktığı mumu söndürmeden götürür ve evindeki mumu onunla yakar. Bu, o ailenin Rab İsa tarafından aydınlatıldığını ifade eder. Diyarnıntaraç, halk arasında "ateş gecesi" olarak da bilinir. Bu günün Hıristiyanlık öncesinde bir tür Hıdırellez olarak kutlandığı söylenir.

Vartanants
O dönemde ateşe tapmakta olan İranlılar'ın, Hıristiyanlığı seçen Ermeniler'le MS 451 tarihinde yaptığı din savaşının anısına kutlanır (2001'de 22 Şubat). Aslında savaş yitirilmiştir. Ancak Başkumandan Vartan'ın efsanevi cesareti, halkın, orduyla omuz omuza savaşması ve savaşın sonunda yine Hıristiyan kalmış olması nedeniyle bu savaşın Ermenilerin tarihinde, büyük zaferlerden daha önemli bir yeri vardır. Vartanants Günü'nde, savaşta yitirilen bini aşkın insanın anısına, herhangi bir kutsal güne bağlı isimleri olmayanların isim günü kutlanır.

Pun Paregentan
Ermeniler, Büyük Oruç'un arefesinde (2001'de 25 Şubat) Pun Paregentan adı altında karnavalı kutlar. Günbatımıyla Medz Bahk'a (Büyük Oruç) girilir. Bu tövbe dönemidir, amacı dua ve oruçla yürekleri sınayıp, inananları Diriliş Yortusu'na hazırlamaktır. Pun Paregentan'da yenir, içilir, eğlenilir. Herkes çeşitli kılıklara girip, komşularına, arkadaşlarına şakalar yapar. Büyük Oruç 7 hafta (50 gün) sürer. Bu sürede hayvansal gıda alınmaz. Günde tek öğün, akşam duasından sonra, sadece sebze ve tahıl yenir. Düğün yapılmaz, eğlence düzenlenmez. Hemen her kilisenin özel günü vardır, buralarda ayinler yapılır, halk kiliseleri ziyaret eder. Büyük Oruç'ta dargınlar barıştırılır, yoksullara erzak yardımı yapılır.

Avak Şapat
Ermenilerin "Büyük Hafta"sı... Pazartesiden başlayarak (2001'de 9 Nisan) her gün, İsa'nın çarmıha gerilmesi süreciyle ilgili önemli bir olayın anısı yaşatılır. Perşembe, İsa'nın son akşam yemeği günüdür. Aynı gün akşamüstü ruhaniler, kilisede küçük çocukların ayağını yıkar. İsa Peygamber, son gününde, sevgisinin ve alçakgönüllüğünün bir simgesi olarak, havarilerinin ayaklarını yıkamıştır. Perşembe, İsa'nın Romalı askerler ve Yahudi görevliler tarafından tutuklanması anısına gece yarısına dek ayin yapılır. Halk arasında bu gece "Latsi Kişer" (Ağlayış Gecesi) olarak bilinir. O akşam, yeşil mercimek yenir, mercimeğin Meryem Ana'nın gözyaşlarını simgelediğine inanılır. Cuma sabahı İsa'nın Haç'a gerilmesi ve insanlığın günahları için ölmesi, akşamüstü kaya mezarına gömülmesi anısına ayinler düzenlenir.

Surp Zadik
Ermeniler, Paskalya Bayramı olarak bilinen Surp Zadik'te (İsa'nın Yeniden Diriliş Günü), "Kristos hariav i merelots" (İsa ölülerden dirildi) ve karşılığında "Orhniyal e harutyun Kristos'i" (Kutlu olsun İsa'nın dirilişi) diyerek bayramlaşır. Surp Zadik'te (2001'de 15 Nisan) insanlar birbirlerine kırmızı yumurta armağan eder. Yumurtalar geleneksel olarak kırmızıya boyanır, ancak değişik renklerde boyanmış olanları da vardır. Yumurta dünyayı simgeler. Dış kabuk gökyüzünü, zarı havayı, akı denizleri, sarısı ise yeryüzünü... Kırmızı rengi ise İsa'nın kanının tüm dünyanın kurtuluşu için aktığını gösterir. Surp Zadik'te ayrıca saç örgüsü biçiminde paskalya çöreği yapılır. Ertesi gün mezarlıklar ziyaret edilir.

Hampartsum
Surp Zadik'in 40. gününde Ermeniler, İsa'nın göğe yükselişini, Hampartsum'u kutlar (2001'de 24 Mayıs). Aynı zamanda bu adı taşıyanların isim günüdür. Hıristiyanlık öncesinde, bir tür bahar karşılaması, Hıdrellez olarak kutlanır ve Vicag (niyet) adını taşırdı. O tarihlerde, Vicag gününde gençler yaylalara çıkıp eğlenirler, kendi aralarında niyet çekerek bahtlarını öğrenirlerdi. İstanbul'da da birkaç on yıl öncesine dek, Hampartsum'da Yedikule'deki marul bostanlarında piknik yapılır ve marul yenirdi. Ermenilerin büyük bir bölümü, bu günde Hampartsum sofrasından marulu eksik etmez.

Vartavar, Vartivar
İnanışa göre, tufan sonrasında Nuh gemiden iner, son kez hafif bir yağmur yağar, yaşam yeniden başlar. Ermeniler'in Hıristiyanlık öncesinden beri kutladıkları bayram, Hıristiyanlıkla birlikte, Baydzaragerbutyun Diarn Yortusu'yla (İsa Mesih'in Suret Değiştirmesi) birleşmiştir (2000'de 22 Temmuz). Çıktığı yüksek dağda, üç öğrencisinin önünde İsa'nın yüzü güneş gibi aydınlanmış, giysileri göz kamaştırıcı bir beyazlığa bürünmüş, yanında Musa ve İlyas peygamberler belirmiş, etrafı saran bir buluttan Tanrı'nın sesi yükselmiştir: "Sevgili oğlum budur. Ondan razıyım..." Vartavar, "vart" (gül) ve "var"dan (ışık saçan) türemiştir. Bu günde ibadet yerlerini ve çevreyi güllerle süsleme geleneği vardır. Nuh'un anısına, bu günde halk birbirini ıslatarak, "sulu" şakalar yaparak eğlenir. Bazı Kürt toplulukları da bu bayramı, kuzuların sütten kesilme zamanına rastlayan başka bir tarihte (7 Ağustos), "Vartivar" adı altında kutlar.

Khacverats
Haç Yortusu. Ermeniler Kutsal Haç'ın özgürlüğüne kavuşmasının yıldönümü olan bu yortuyu 14 Eylül'e en yakın pazar günü kutlarlar (2000'de 16 Eylül). Pers İmparatoru Hüsrev, M.S. 610 tarihinde Herakleus'u yenilgiye uğratarak Kudus'ü işgal etmiş ve Kutsal Haç'ı İran'a götürmüştür. Bunun üzerine Herakleus Kutsal Haçı geri almak için büyük bir ordu kurarak Persler'le savaşır ve Hüsrev'i yener. Kutsal Haç 628 tarihinde tekrar Hıristiyanlar'a iade edilir. Bu olayın kutlandığı yortuda, Ermeni kiliselerinde pazar öğleden sonra törenler yapılır ve haç fesleğenlerle süslenir. Rumlar bu günü 14 Eylül'de kutlarlar.

Tarkmançats
404 yılında, Sahag Bartev ve Mesrob Maştotz adlı din adamları tarafından Ermeni yazısının bulunmasıyla, Ermeni kilisesi tarihinde "Altın Çağ" olarak tanımlanan dönem başladı. Surp Mesrob ve öğrencileri, Kutsal Kitap başta olmak üzere birçok eseri Ermeni diline çevirerek büyük bir aydınlanma ve kültür hareketi yarattılar; Yunanca ve Asurice'nin Ermeni kültürü üzerindeki egemenliğine son verdiler. Ermeniler bu nedenle, bu iki din adamını azizlik mertebesine yükseltti ve onları bir bayramla (Don Tarkmançats Vartabedats) anmaya başladı (2001'de 13 Ekim).
(G7 takviminden derlenmiştir.)



Ermeni Kiliseleri
İstanbul Ermeni Patrikliği'nin kuruluşundan (1461) sonra 55 Ermeni Kilisesi inşa edilmiştir. Bunlardan 30 kadarı halen ibadete açıktır.

Halen ayakta kalan kiliselerin en eskileri, İstanbul'un fethinden sonra yerli Rum halkından alınarak Ermenilere verilen kiliselerdir. Bu kiliselerin başında Kumkapı'daki Surp Asdvadzadzin Patriklik, Samatya'daki Surp Kevork eski Patriklik ve Balat'taki Surp Hreşdagabed Kiliseleri gelir. İlk inşa tarihleri çok eski olmakla birlikte, ahşap ve az dayanıklı yapı malzemelerinden yapıldıklarından, deprem ve yangınlara karşı koyamamışlar, birçok kez farklı planlarla yeniden inşa edilmişlerdir.

Ermeni Patrikhanesi
Ermeni kiliselerinin çoğu 18-19. yy'larda inşa edilmiştir. Bugün yaşayan kiliselerden 15'inin ilk tesisi bu döneme rastlar. Daha önce inşa edilen kiliseler de bu dönemde büyük onarımlar geçirmişlerdir.

Geleneksel mimari uyarınca, ibadethane bir haç planı üzerine oturur. Başka bir diğer plan şekli ise baziliktir. Bu yönden İstanbul'da tipik Ermeni kilise mimari planına uygun bir kilise bulmak oldukça zordur. Yapının doğu ucunda sunak vardır. Çatı örtü sisteminde yaygın olan merkezi kubbedir. Osmanlı döneminde kubbe yapımına yazısız bir yasak olduğundan ya hiç uygulanmayarak bir tonozla geçiştirilmiş ya da Beşiktaş'taki Surp Asdvadzadzin Kilisesi'ndeki gibi kırma çatının altına dışardan görülmeyecek şekilde uygulanmış ya da Kuzguncuk'taki Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi'nde olduğu gibi yalnızca bir kez uygulanmıştır.

Cumhuriyet Dönemi
Cumhuriyet döneminde kilise yapımı yasaklanmıştır. İstisna olarak bu dönemde Karaköy'deki Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi yeniden inşası dikkat çekicidir. Bir de Balıklı Ermeni Mezarlığı'ndaki Surp Sarkis Şapeli'nin yapımı kayda değer (1985).

İstanbul'da günümüzde varlığını koruyan Ermeni Gregoryen kiliseleri şöyle sıralanabilir:
Surp Hovhannes Avedaraniç Kilisesi (Gedikpaşa),
Surp Tateos-Partoğomeos Kilisesi (Yenikapı),
Surp Hovhannes Avedaraniç Kilisesi (Narlıkapı),
Surp Nigoğayos Kilisesi (Topkapı),
Surp Hreşdagaberdatz Kilisesi (Balat),
Surp Yeğya Kilisesi (Eyüp-Nişanca),
Surp Asdvadzadzin Kilisesi (Eyüp-İslambey),
Surp Pırgiç Şapeli (Yedikule),
Dzınunt Surp Aasdvadzadzin Kilisesi (Bakırköy),
Surp Harutyun Kilisesi (Kumkapı),
Surp Istepanos Kilisesi (Yeşilköy),
Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi (Surp Istepanos Kilisesi ile-Karaköy),

Surp Istepanos Kilisesi

Surp Yerrortutyun Kilisesi (Surp Minas Şapeli'ni kapsar-Beyoğlu),
Surp Asdvadzadzin Patriklik Kilisesi (Surp Toros Ayazması ile-Kumkapı),
Surp Kevork Kilisesi (Surp Hovhannes Mıgırdiç Ayazması ile-eski Patriklik-Samatya),
Surp Hagop Kılkhatir Kilisesi (Altımermer),
Surp Sarkis Şapeli (Balıklı),
Surp Harutyun Kilisesi (Taksim),
Surp Hripsimyantz Kilisesi (Büyükdere),
Surp Takavor Kilisesi (Kadıköy),
Surp Haç Kilisesi (Üsküdar-Selamsız),
Surp Vartanantz Kilisesi (Feriköy),
Surp Asdvadzadzin Kilisesi (Beşiktaş),
Surp Asdvadzadzin Kilisesi (Ortaköy),
Yerevman Surp Haç Kilisesi (Kuruçeşme),
Surp Santuht Kilisesi (Rumelihisarı),
Surp Yeritz Mangantz Kilisesi (Boyacıköy),
Surp Asdvadzadzin Kilisesi (Yeniköy),
Surp Garabet Kilisesi (Üsküdar-Yenimahalle),
Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi (Kuzguncuk),
Surp Yergodasan Arakelotz Kilisesi (Kandilli),
Surp Nigoğayos Kilisesi (Beykoz),
Surp Nişan Kilisesi (Kartal),
Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi (Kınalıada).
Ermeni Katolik kiliseleri:

Anarad Hığutyun Kilisesi (Pangaltı),
Surp Andon Kilisesi (Tarabya),
Anarad Hığutyun Kilisesi (Samatya),
Surp Asdvadzadzin Kilisesi (Beyoğlu-Sakızağacı),
Surp Levon Kilisesi (Kadıköy),
Surp Yerrortutyun Kilisesi (Beyoğlu),
Surp Boğos Kilisesi (Büyükdere),
Surp Hovhannes Mıgırdıç Kilisesi (Yeniköy),
Surp Hovhan Vosgeperan Kilisesi (Taksim),
Surp Asdvadzadzin Kilisesi (Büyükada),
Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi (Ortaköy),
Surp Hisus Pırgiç Kilisesi (Galata).
Ermeni Protestan kiliseleri:
Avedaranagan Amenasurp Yerrortutyun Kilisesi (Aynalıçeşme-Beyoğlu),
Emanuel Kilisesi (Fincancılar-Eminonü),
Gedikpaşa Protestan Kilisesi,
Halıcıoğlu Protestan Kilisesi ve Üsküdar Şapeli vardır.

Aileler ve insanlar
Coğrafyacı Ğugios İnciciyan

Asıl adı Ğugios olan İnciciyan, bazı kayıtlarda Ğugas olarak da geçer. İstanbul'da 1758 yılında doğmuş, 2 Temmuz 1833'te Venedik'te vefat etmiştir. Edirneli İncici Hacı Mikayel'in torunu ve İncici Bogos Mikayelyan'ın oğludur. Annesi Diruhi, aynı tarikattan tarihçi Mikayel Çamçiyan'ın (1738-1823) kız kardeşi olarak kayıtlardadır.

1770'te, babası tarafından Venedik'teki Mıkhitharist Manastırı'na gönderildi. Orada, sonradan tarikatın başkanlığında bulunan Başepiskopos Istepannos Akontz-Küver'in (1740-1824) talebesi oldu. Nisan1774'te ruhani hayata girdi. 1779'da rahip oldu. 1786'ya kadar, hakkında başka önemli bir kayda rastlanmayan İnciciyan, aynı senenin sonlarına doğru, vatan hasretini gidermek üzere ve vaizlik görevi ile İstanbul'a gelip, 4 yıl kadar kaldı. 1790'da Venedik'e döndü. 14 Mart 1805'te, gerek tedavi, gerekse Coğrafya'sının bazı kısımlarını gözden geçirmek niyetiyle tekrar İstanbul'a geldi. 1810'da, yeni Ermenice olarak neşredilen kitapları Ermeniler arasında yaymak gayesini güden Arşarunyatz adlı cemiyetin kuruluşunda önemli rol oynadı. 1815'te çıkan bir yangında bütün kitaplığı kül oldu. Osmanlı Devleti Coğrafyası'nın ikinci ve üçüncü ciltleri de bu yangında yandı.

1819'da Düzyan ailesinin başına gelen felaket esnasında, onlarla dost olduğu için korkup Odessa 'ya sığındı. Hadise yatıştıktan sonra, 1820'de İstanbul'a döndü. Düzyan ailesinin hamisi olduğu Arşarunyatz cemiyeti de bu sıralarda feshedilmişti. Bu sebeple, cemiyet tarafından finanse edilen, Yeğanak Püzantyan adlı yıllığın yayımı da sona erdi.

1828 başlarında, İstanbul'daki Katolik Ermeniler Ankara 'ya sürgün edildiklerinden, İnciciyan İstanbul'da kalmayı sakıncalı gördü ve bu sebeple aynı yılın mayıs ayında Venedik'e döndü. Az sonra, bir yıl önce ölen, Rahip Kapriel Avedikyan'ın (1751-1827) yerine tarikat başkan vekili seçildi ve bu görevde iken vefat etti.

İnciciyan, eserlerinin geniş halk kütleleri tarafından okunabilmesi için, yeni Ermeniceyi tercih etmişse de, tarikat başkanı Akontz-Küver'in muhalefeti yüzünden, onun başkanlık döneminde (1800-1824), önemli çalışmalarını eski Ermenice ile yayımlamak zorunda kalmıştır.1791'de, Venedik'te basılan, Desutyun Hamarod Hin Yev Nor Aşkharhakrutyan (Eski ve Yeni Coğrafyaya Dair Muhtasar Mülahazat) adlı ilk kitabı yeni Ermenice ile basılmıştır.

Diğer önemli eserleri arasında, başta gelenleri Amaranotz Püzantyan (Bizans Yazlığı) veya Boğaziçi'dir (Venedik, 1794). Kitabın başında 7 sayfalık bir önsöz vardır. Ardından, Boğaziçi hakkında genel bilgiler verilmektedir. Sonraki sayfalarda, her bir Osmanlı padişahının sadrazamlarının adları ile birlikte, hicri ve miladi tarihlerle, tahta çıkış yılları kaydedilmiştir. Arada yine bir önsöz gibi düşünülebilecek, yazarın görüş ve düşüncelerini aktaran bir bölüm vardır. İleriki sayfalarda, Rumeli ve Anadolu kıyısında bulunan köyler hakkında, numaralandırılmış dörtlükler halinde, topografik ve tarihi bilgiler verilmektedir. Son bölümde, hasislik, bencillik, dünya ve şöhret sevgisi hakkında, yine manzum olarak yazılmış "öğütler-kıssalar" bulunur .

Kitabın başında, Venedik Mıkhitharist rahiplerinden, Egya Endazyan (1755-1789) tarafından oyularak hazırlanan kalıptan basılan ve 1791'de Venedik'te basılan, 23x40,5 cm boyutunda Ermenice, çağı için oldukça ayrıntılı sayılabilecek bir Boğaziçi haritası bulunur. Harita, sahil köylerini, şehrin kapılarını, cami ve kiliseleri, ayazmaları, iskeleleri ve dalyanları gösterir.

Boğaziçi hakkında çok kıymetli bilgiler bulunan bu eserin ilk kısmı (s. 1-78), 1813'te, Fransızcaya çevrilmiştir. Yine Venedik Mıkhitharist rahiplerinden Kerovpe Aznavuryan (1791-1843), Villegiature de' Bizantinisul Bosforo Tracio adı altında, eserin tamamını İtalyancaya çevirmiştir (San Lazzaro, 1831). Üçüncü eseri, Darekrutyun (Vakayiname) adı altında, 1800-1802 arasında yayımlanmış küçük bir yıllıktır. Dördüncü eseri, 1803-1820 arasında neşredilen Yeganak Püzantyan (Bizans Mevsimi) adlı yıllıktır.

1817 yıllığında bulunan, "On Sekizinci Yüzyılın Muhtasar İstanbul Tarihi Kronolojisi" (s. 83-90), Kevork Pamukciyan tarafından Türkçeye çevrilerek, Tarih ve Edebiyat Mecmuası'nın Haziran 1979 sayısında yayımlanmıştır (s. 44-49). 1820 yıllığında bulunan, Galata Kulesi hakkındaki yazı da (s.190-194) tarafımızdan Türkçeye çevrilerek, Tarih ve Toplum dergisinin Mart 1987 sayısında sunulmuştur (s. 142-144).

Aşkharhakrutyun Çoritz Masantz Aşkharbi (Dünyanın Dört Kısmının Coğrafyası) adlı eserinin ikinci bölümü, Avrupa'ya ayrılmıştır. Bu bölümün beşinci cildi ise tamamen İstanbul'u ele almaktadır (1804). Bu eserin ilk sayfalarında Osmanlı Devleti'nin yapısı hakkında genel bilgiler bulunur. Bu bölüm de Hovannes Bogosyan tarafından günümüz Türkçesine çevrilip Hayat Tarih Mecmuası'nda yayınlanmıştır. (1965, sayı 1-10). İstanbul'a ait ikinci kısmı ise bu tarihten de önce, daha 1956'da Hrand Der-Andreasyan'ın çevirisi ile birlikte, 18. Asırda İstanbul adıyla yayımlanmıştır .

İnciciyan'ın bir başka eseri de Coğrafya'nın Avrupa kısmının altıncı cildidir (1804). Bu eserde Osmanlı Devleti'nin coğrafyası ele alınır. Bulgaristan'ın merkezi Sofya'dan başlayıp Marmara Denizi'ndeki adalarda sona erer.

Coğrafya'nın Asya'yı anlatan bölümünün birinci cildi de Doğu ve Güney Anadolu'dan bahseder. Isdorakrutyun Hin Hayasdanyaytz (Eski Ermenistan'ın Tasviri) adını taşır (2 c., 1822). Dokuzuncu eseri 8 ciltlik Tarabadum'dur (Asrın Tarihi). Bu eser 18. yüzyılın ikinci yarısını tasvir eder. Bu eser genel olarak bir harpler tarihi olarak değerlendirilebilir. Osmanlı ve Avrupa devletlerinin yaptıkları harpler genel çizgileriyle anlatılır. İstanbul'da vuku bulan olaylar hakkında da bilgi mevcuttur. İnciciyan'ın bilinen son eseri ise 1835'te basılan Hınakbosutyun Aşkharhakrakan Hayasdanyaytz Aşkbarbi (Ermenistan'ın Coğrafi Arkeolojisi) adlı üç ciltlik çalışmasıdır.

(Kevork Pamukciyan'ın sunuş yazısından özetlenmiştir)


Kaynak: www.minidev.com

1 yorum:

Suat ATAN dedi ki...

Sayın Editör;
Bazı kutsal günler için 2001'deki zamanları vermişsiniz. Diğer yıllarda da bu tarihler değişiyor mu?