İstanbul Ermenileri Fotoğraf Sergisi

"Bu topraklarda doğduk, bu topraklarda büyüdük, bu topraklarda öleceğiz" diyenlerin hikâyeleri...

GEO Türkiye için 2006 yazında başladığımız İstanbul Ermenileri çalışması, bu sergiden sonra da sürecek

Bu çalışmanın hayat bulmasında sevgili dostumuz, Hrant Dink'in katkısı bizim için unutulmaz. Bu süreçte o kadar çok dost edindik ki, onların varlığı en büyük kazancımız oldu.

Bayramlarda, vaftizde, düğünde, cenazede bir aradaydık Madağ denen sevgi sofralarına konuk olduğumuz, acı kahvelerini içtiğimiz, Bitlis işi sarma tütünlerini, içki masalarını, dost meclislerini paylaştığımız bu insanlar, bu ülkenin, bu kentin insanları Bu yüzdendir ki, "Burada doğduk burada büyüdük burada yaşıyoruz ve burada öleceğiz" diyorlar.

Biz de iyi ki sizi tanıdık iyi ki varsınız diyoruz..,

Bu sergi bir imeceyle gerçekleşebildi. Bizden desteğini esirgemeyen dostlarımızın anlamlı katkılarıyla:

Görsel Print'e ve Uğur Ercan, Fikret Taşbek Zafer Sükyen, Havva Şenoğlu'na; As Dekorasyon'a ve Naim Belgeye; Bülent Müftüoğlu'na; Kemal Seyhan'a; Bülent Aral'a; fican'a ve Leyla Kılıç Karakaynak'a; Sarajans'a ve Sara Museri'ye; Venezia Cafe'ye ve Sibel Yalın, Mahir Dönmezer ile Kerim Ağca'ya; Nostaljiye ve Süha Hamama, Cemal Yıldınm ile Sona Öcal'a; Objektif Fotoğrafçılık'a ve Mahmut Yıldınm ile Ali Güvenç'e, Artifect'a ve Işıl Küçükekrnekçi ile Serhan Akalın'a; Nar Tasarım'a ve Mehmet Kırarslan'a; Aycan Işık. Serkan Ölmez, I Serpil Kılıç, Ekin Kılıç, jale Özgentürk. Vincent Bouvard ve Selver Taşdelen'e teşekkür borçluyuz



Mehtap Yücel
Gazetecilik yaşamına haftalık haber dergisi Sokakta fotoğraf muhabiri olarak adım attı. Ardından sırasıyla; Turkish Times. Tempo, Panorama ve Turkuaz dergilerinde fotoğraf muhabirliği yaptı. Hürriyet gazetesinde çalıştığı dönemde, dizi - araştırma servisinde yaptığı özel fotoğraf çalışmalarıyla dikkat çekti. Bu süreçte Gazete Pazar için de çalıştı. Haftalık haber dergisi Artı Haber ve Beyoğlu Gazetesi'nde fotoğraf editörlüğü görevinde bulundu.

Gazeteciliğe ara verdiği dönemde, Yücel Tunca ile birlikte Koridor Fotoğraf Ajansı'nı kurdu. Bu süreçte reklam fotoğrafçılığının yanı sıra Sea Life dergisi için de düzenli çekimler yaptı. Yayınlanmış olan Şişli Guide, Beyoğlu Guide ve Kapalıçarşı Guide kitaplarının fotoğraflarını çekti, fotoğraf editörlüğünü gerçekleştirdi.

Metis Yayınları'nın gazeteci kitaplarını topladığı Siyah Beyaz dizisinde yer alan dört kitabın fotoğraftan ona ait

"Sivas Katliamı" haber ve fotoğraflarıyla 1993 Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Özel Ödülü'nü aldı. Fotoğraflarıyla; Almanya, Hollanda ve Türkiye'de çeşitli karma sergilere katıldı. Son olarak fotoğrafları, Washington DC'de düzenlenen, "Çağdaş Fotoğrafın Türkiye'deki 50 Temsilcisi" sergisinde yer aldı.

Halen GEO dergisi için haber dosyalan hazırlıyor.



Tamer Altunay
Gazetecilik ve iletişim danışmanlığını bir arada sürdürüyor. Lisans öğrenimini de gazetecilik ve halkla ilişkiler dalında aldı. Gazetecilik yaşamında; politika, kültür sanat popüler kültür, eğitim, otomotiv gibi birbirinden epey farklı alanlarda kalem oynattı. Yeni Yüzyıl ve Milliyet gazeteleriyle, Artı Haber dergisinde muhabir ve editör olarak çalıştı. Haber yazım teknikleri konusunda dersler verdi, bu bağlamda kurum içi eğitim çalışmalarına katkı sundu.

İletişimde yazı dilinin kullanımına yönelik bir referans kitap olan "İletişimde Kılavuz"un yazımını ve editoryal sorumluluğunu üstlendi

Bir kampanya iş kitabı olarak tasarlanan ve Point İstanbul Yayınlan'ndan çıkan "Adayın 0 Kitabı" nı Sinan Dirlik'le birlikte yazdı.

Halen iletişim ve yayıncılık alanında etkinlik gösteren Point İstanbul'da görev yapıyor. GEO dergisine haber dosyalan hazırlıyor ve Referans gazetesine konuk yazar olarak katkı sunuyor.


İki kadın, iki göç
http://turkiye-ermenileri.blogspot.com/
Bitlis Varto'dan İstanbul'a savrulan, asıl adı Şüşan, kimlik adıyla da "Perişan Hanım" 4,5 aylık hamileyken düşmüş göç yollarına. Zorlu bir yolculuğun ardından İstanbul'a ulaşmışlar. Yıl 1966. O anlatıyor. "İstanbul'a geldiğimizde tek kelime Türkçe bilmiyordum. O zamana kadar Ermenice ve Zazaca konuşuyorduk Bakkaldan ekmek bile isteyemiyordum." İstanbul'da ilk durak, Kumkapı Meryem Ana Kilisesi'nin yanındaki sığınma evi olmuş. İş yok, para yok, dil yok, nüfus kağıdı yok, iki çocuk var ama resmi nikah bile yok... Hepsi sonradan olacak...

Mari Tomasyan bugün 95 yaşında Çatalca'da ailesiyle birlikte yaşarken, bir gün "gidin" diyorlar. Yıl 1942 Ne olduğunu anlamadan, kendilerini İstanbul'da buluyorlar. Geride kalan ev arsa yok pahasına satılıyor.


Çatalca'da yaşarken ne Ermenice biliyormuş, ne de kiliseye gidiyormuş. Kararlı davranmış, Ermeniceyi evlendikten çok sonra, çocuklan ilkokula giderken öğrenmiş. Şimdilerde evden pek çıkmasa da, torunu Mihran'ı kırmıyor, Çıplak Ayaklar Kumpanyası'nda sahne alıyor

İstanbul

Ermenileri Patriği Mesrob II'nin babası Adapazarlı Onnik Bey, annesi ise İstanbullu Ermeni-Rum melezi aileden Mari Hanım. "Eski İstanbul'da Musevi, Hıristiyan, Müslüman bayramları iç içeydi, karşılıklı bir saygı ve sevgi vardı" diyor.

http://turkiye-ermenileri.blogspot.com/

http://turkiye-ermenileri.blogspot.com/
İstanbul'da iki Ermeni hastanesi var. Biri Gregoryenlere ait Surp Pırgiç, diğeri ise Katoliklere ait Surp Agop.
http://turkiye-ermenileri.blogspot.com/
http://turkiye-ermenileri.blogspot.com/
Bedros Şirinoğlu, 19. yüzyılda kurulmuş Surp Pırgiç Hastanesi'nin Yönetim Kurulu Başkanı. "Herkes fakirlikten geldiği için, ihtiyaç duymanın ne olduğunu iyi biliyor. Bu nedenle cemaat içinde çok iyi bir dayanışmamız var" diyor.


Bir yangına kurban giden meşhur Şan Tiyatrosunun yanındaki Surp Agop Hastanesi 1837de inşa edildi. Yönetim Kurulu Başkanı Greguar Akan, tıpkı Surp Pırgiç gibi, Ermeniler dışında, Türk ve Müslümanlara da sağlık hizmeti verdiklerini vurguluyor.
http://turkiye-ermenileri.blogspot.com/
"Adımın Ermenice'de anlamı İstanbul. Adımı seviyorum, çünkü İstanbul'u çok seviyorum" diyor sahaf Püzant Akbaş. Doğma büyüme İstanbullu ama onun kökü de Anadolu topraklarında.


http://turkiye-ermenileri.blogspot.com/
Mimar Zakarya Mildanoğlu, Osmanlı döneminde pek çok görkemli yapıta imza atan Ermeni Balyan Ailesi'nin yapıtı, Ortaköy Camii'yle aynı karede. (En altta)

Vartkes Keşiş, Türkiye'nin ilk Ermeni rock topluluğu Keops'un kurucusu. Müziğe hala aşık "Ben bir dünya vatandaşıyım" diyor...

"Amatör tarihçi" Arşen Yarman'ın ailesi Tokat'tan göç etmiş İstanbul'a. O ise İstanbul'da doğmuş ve büyümüş. Sanayici bir aileden gelen ve pek çok ilke imza atmış bir işadamı olan Yarman, "Ermenilerin yaşamında hep göçler var" diyor.
http://turkiye-ermenileri.blogspot.com/
http://turkiye-ermenileri.blogspot.com/
http://turkiye-ermenileri.blogspot.com/


Aras Yayınları 13 yılda 100'e yakın Türkçe ve Ermenice kitap yayınladı. Yayınevinin editörlerinden ve Agos yazarı Rober Koptaş, Ermenice bilenlerin azlığının kitap satışlarını da olumsuz etkilediğini vurguluyor. Takuhi Tomasyan, "Sofranız Şen Olsun" kitabının yazarı. Aile tarihiyle, yemek tariflerini ustalıkla nasıl harman ettiğini mutlaka görmek, okumak gerek...

İstanbul'da Ermenice okuma ve yazma bilenlerin oranı, iyimser tahminle dörtte bir oranında.. Anadolu'dan göç edenler, 1915'ten sonra Ermenice eğitim veren okul kalmadığı için, Ermeniceyle neredeyse hiç tanışmamış. Osmanlı İmparatorluğu genelinde, 1832'den 1915'e kadar yayınlanan Ermenice gazetelerin sayısı 633'müş. Ermeni toplumunun bugün üç gazetesi var. Bunların en eskisi, günlük Jamanak

(Zaman) gazetesi. Misak ve kardeşi Sarkis Koçunyan'ın 28 Ekim 1908'de kurduğu gazeteyi Ara Koçunyan yönetiyor. Ermenice yayınlanan günlük Marmara gazetesinin Yayın Yönetmeni Rober Haddeler hem edebiyatçı hem de gazeteci. Makruhi Büyükagopyan da, gazetenin Yazı İşleri Başyardımcısı. Sarkis Seropyan ise, Agos'un Ermenice sayfalan editörü. Asıl işi kuyumculuk olan Nazaret Özsahakyan, bir belgesele imza attı: "Renkler solmasın kültürler kaybolmasın."
http://turkiye-ermenileri.blogspot.com/

http://turkiye-ermenileri.blogspot.com/

Gağant, Dzununt, Diyarnıntaraç, Vartanants, Pun Paregentan, Avak Şapat, Surp Zadik, Hampartsum, Vartivar, Khacverats, Tarkmancats. Bunlar Ermenilerin kutsal günleri, bayramları. O günlerde en güzel giysiler kuşanılır, kiliselere gidilir; bu sırada bazen nar dağıtılır, bazen de çok eski bir rituel yeniden hayat bulur ve insanlar birbirlerinin üzerine su sıçratır. Evlerde yemek yenir, mezarlık ziyaretlerine gidilir.

Bu günlerde bir çocuk doğarsa, "adıyla geldi" denir ve Örneğin Haç Yortusunda doğmuşsa, adı Haç konur.

Doğu Ortodoksu Ermeniler, Doğuş Yortusu'nu, yani Noel'i diğer Hristiyan mezheplerinden farklı olarak, 6 Ocak'ta kutlarlar. O gün Feriköy ve Kurtuluş'taki balıkçıların tezgahları daha zengin görünür. Çünkü akşam yemeğinde mutlaka balık yenecektir.

Din görevlisi azlığı kiliselerin işleyişine de yansıyor. Bu yüzden, İstanbul'daki 34 Ermeni kilisesinden çok azında ayin gerçekleşebiliyor. Çözüm din görevlisi yetiştirmede. Ancak bu konuda engeller var. Kiliseye bağlı din görevlileri rahipler ve papazlar olarak ikiye ayrılıyor. Papazlar evlenip, çocuk sahibi olabilirken, rahipler evlenemiyor ve çocuk sahibi olamıyorlar.

http://turkiye-ermenileri.blogspot.com/
http://turkiye-ermenileri.blogspot.com/
Öğrenciler "Badriark Hayk'la yani Patrik Baba'yla fotoğraf çektiriyor. Ermeni toplumunun sorunlarından biri eğitim, biri de din adamı eğitiImediği için rahip ve papaz yetersizliği.

Meryem Ana Kilisesi'nde bir cenaze töreni. Avluda Ermenice, Türkçe, Kürtçe sözcükler uçuşuyor. "Selamünaleyküm" diyor gelen, yanıt hep bir ağızdan geliyor "Ve aleykümselam". Bu fotoğrafı alıp bir cami avlusuna koysanız, fark anlaşılmaz diyorum... Çünkü bu fotoğraftakiler, bugün İstanbul'da yaşayan diğer Ermenilerin neredeyse tamamı gibi, Anadolu'dan kopup gelmişler. Geldikleri yerleri hala özlüyorlar. Yörelerinin türkülerini hala derin bir neşe ve derin bir kederle söylüyorlar. Gelgitli ruh halleri yaşıyorlar. Geldikleri kentin ismi zikredildiğinde, ruhlarının derinlerini kuşatan özlem, ellerde, gözlerde, dudaklarda, yüzlerdeki

titreşimlerde okunur oluyor. Cenaze ilanlarında ölenin geldiği kentin ya da köyün adı mutlaka yazılıyor. Bu yüzden düğünler de cenazeler de bir aşiret buluşması gibi oluyor ve Müslümanı Hırıstiyanı yan yana geliyor. İstanbul Ermenilerinin göçlerle belirlenen hikayeleri, bugün "azınlık" olarak sürüyor...

http://turkiye-ermenileri.blogspot.com/

http://turkiye-ermenileri.blogspot.com/
http://turkiye-ermenileri.blogspot.com/
Karma evlilikler Ermeni toplumu içinde çok yaygın. Çünkü nüfus az, çünkü bu megapolde gençlerin birbirlerine rastlama fırsatları neredeyse yok Bu evlilikler, Ermeni toplumunda kültürel bir yokoluş kaygısı da yaşatıyor. Fotoğrafta farklı bir karma evlilik örneği görülüyor. Damat Erol Nayır bir İstanbul Ermenisi, gelinse Filipinli Christina Mendoza Fentes. Çift birbirlerini ve mutluluğu internet üzerinden bulmuş.

Türkiye Ermenileri Hıristiyanlığın üç farklı mezhebine mensup. Nüfusun çoğunluğunu oluşturan ve kurucusu Aziz Greguar'dan ötürü Gregoryen diye adlandırılan Doğu Ortodoksları dışında, Katolik ve Protestan mezheplerine mensup Ermeniler de var. Katoliklerin sayısının 2-3 bini, Protestanların ise 10-15 aileyi geçmediği söyleniyor.

Vaftiz töreninde çocuklar kutsal suyla kutsanıyor. Çocuğa Ermenistan'da çok çeşitli otlarla hazırlanan ve "okunan" bir kutsal yağ sürülüyor. Çocuk pazar gününden salıya kadar hiç yıkanmıyor.

http://turkiye-ermenileri.blogspot.com/
http://turkiye-ermenileri.blogspot.com/


Cumhuriyet'in hemen öncesinde İstanbul'daki Ermeni nüfusunun 120 ile 234 bin arasında olduğu tahmin ediliyor. Bu rakam Osmanlı İmparatorluğu genelinde bir milyonu aşıyor. Bugün 12 milyonluk nüfusa ulaşan İstanbul'da, Ermenistan'dan Türkiye'ye çalışmak için gelenlerle birlikte, toplamı 100 bini aşan Ermeni yaşıyor.

İstanbul'da yaşlılara odalarını açan, bakımlarını üstlenen iki kurum var. Biri Gregoryenlerin Surp Pırgiç, diğeri ise Katoliklerin Surp Agop hastanesi.

Hastaneler, okullar, kiliseler ve mezarlıkları, Ermenilerin kurduğu vakıflar yönetiyor. Kurumların ayakta kalması, hali vakti yerinde olan hayırseverlerin bağışlarına ve "madağ" denen sevgi yemeklerinde toplanan paralara bağlı...

Surp Vartanants Ermeni Kilisesi'nin salonunu buhur kokusu ve duman kaplamış. Çalınan orgun sesine kilise korosu ve acı eşlik ediyor. Herkes, efsanevi tiyatro dergisi Kulis'in yayın yönetmeni Hagop Ayvaz'ı yolcu etmek için toplanmış...

Şişli Ermeni Mezarlığında Haç Bayramı sonrası ziyaret günü... Ermeniler mezarlık ziyaretini bayramın ertesi günü yapıyor. Ölen Ermeni Patrikleri'nin de gömülü olduğu mezarlık, daha önce Divan Oteli'nden Hilton Oteli'ne uzanan alandaydı.


Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi'nin içinde, 172 yıllık hastane tarihinin yaşadığı, titizce oluşturulmuş bir müze var. Bu müzenin açılışını Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yaptı ve cemaati resmen ziyaret eden ilk T.C. Başbakanı oldu...

http://turkiye-ermenileri.blogspot.com/
http://turkiye-ermenileri.blogspot.com/
Terzi Artin Satan Bey, İstanbul'a 1950'de geldi. Konfeksiyon salgınından etkilense de, Beyoğlu'ndaki küçük terzihanesinde erkek takımları dikmeye devam ediyor...

HAMOV Ermenice'de "lezzetli" demek Kurtuluş'ta Selin Tokatlıoğlu ve annesi Ayda Hanım'ın işlettiği küçük ve gerçekten lezzetli yemekleri olan lokantanın da ismi.

Anahtarcı Krontes Usta, Kurtuluş'un renkli simalarından. İstanbul'a Kayseri'den göç etti. Oğlu Nazım Hikmet'in adı, ünlü şair rüyasında göründüğü için kondu.
http://turkiye-ermenileri.blogspot.com/

Kuyumculuk Ermenilerin geleneksel zanaat kollanndan. Nuran ve Arman Arslan ustalar, "mıhçılık" denen değerli taşlan yerleştirme işinin Türkiye'deki son temsilcilerinden.

Agos'taki köşesi "Şapparigçe" başlığını taşıyordu. Hikayesini anlatmıştı: Bir gün Ümit Kıvanç gelmiş yanına. Hrant her zamanki sıcaklığıyla sarılmış, şapur şupur öpmüş onu. "Ahparig" (Ermenice de dost arkadaş) demiş Kıvanç "Sen ahparig değil, şapparigsin!" ve gülüşmüşler...

Bu çalışmaya başlarken, ilk önce dostumuz Hrant'ın kapısını çalmıştık Tıpkı Ermeni toplumunu tanımak isteyen herkesin yaptığı gibi. Agos'ta mütevazı biçimde döşenmiş odasında kimlerle görüşebileceğimizi konuştuk Bir sürü telefon numarasını paylaştı bizimle. Sonrasında her başımız sıkıştığında onun telefonunu çaldırdık Bir gün o telefondan hiç yanıt gelmeyinceye kadar.

Sevgili Hrant bıraktığın boşluk çok derin... Seni özlüyoruz.


Hiç yorum yok: