Ermeni Harfleriyle Türkçe Metinler Üzerine

Prof. Dr. Nevzat ÖZKAN*

Özet

V. yüzyılda Mesrob Maşdots’un Ermenice’nin ses yapısına uygun olarak geliştirdiği Ermeni alfabesi, 38 harften meydana gelmektedir. Sayılar da aynı şekilde ayrı bir Ermeni sayı sistemiyle karşılanmaktadır.

Ermenice telaffuz özelliklerine göre iki lehçeye ayrılır. Birincisi Anadolu’da yaşayan Ermenilerin kullandığı Türkçe-Ermenice olarak anılan ve XVIII. yüzyıldan itibaren Avrupa’da da tanınan lehçe, ikincisi ise bugün Kafkasya’da da kullanılan eski Ermenice’dir.

Ermenilerin Türklerle ilk önemli teması Selçuklu döneminde XI. yüzyılda olmuş ve Ermeni Bagradit Devleti yıkıldıktan sonra, dağılan Ermeni topluluklarından bir bölümü Kırım’a yerleşmiştir. Bu bölgede Kıpçaklarla temas halinde olan bir grup Ermeni Gregorian mezhebini kabul eden Kıpçak Türkü ile kaynaşarak Ermeni harfleriyle Türkçe metinler yazmışlardır.

Anadolu’da Osmanlı tebaası olarak yaşayan Ermeniler de XIV-XIX. yüzyıllar arasında Ermeni harfleriyle pek çok kitap, cönk ve süreli yayın ortaya koymuşlardır. Ayrıca âşıklık geleneği içinde eser veren âşuğlar da eserlerinden önemli bir bölümünü Ermeni harfleriyle Türkçe olarak yazıya geçirmişlerdir.

Türkler ve Ermeniler

Türklerle Ermenilerin tarihî ilişkileri sanıldığından daha eskilere gitmektedir. Kafkasya, Türklerle Ermenilerin ilk buluşma ve yakınlaşma alanı olmuştur. III. yüzyılda Kafkasya’da İran’a başkaldıran Ermeniler, mücadeleyi kaybetmek üzere iken, bu topraklara yeni yerleşmekte olan Kıpçaklardan yardım istemişler ve I. Hozroy’un liderliğinde onların desteğiyle bağımsızlıklarını kazanmışlardır. Bu savaşın sonunda Kıpçaklar da Derbent’i ve Hazar Denizi’nin batı kıyılarını hakimiyetleri altına almışlardır. Ancak 297 yılında Roma İmparatoru Diojletianus, şartların hazır olduğunu görünce İran’a saldırmış ve önce İran’ı ardından Ermenistan’ı yakıp yıkmıştır.

Bu felâketlerin ardından Ermeniler, inançlarının kurucusu kabul ettikleri Aziz Grigoriy’in kehanetiyle bir mucize beklentisi içine girmişlerdir. Beklenen mucize bir türlü gelmeyince Grigoriy’in torunu Grigoris’i Kıpçak hükümdarına göndermişler ve bir kez daha Kıpçaklardan yardım istemişlerdir. Kıpçak hükümdarı ile Grigoris’in görüşmelerinin ardından Kıpçaklarla Ermeniler arasında bir inanç beraberliği kurulmuştur. Kıpçakların yardımıyla Grigoris, 301 yılında Derbent’te ilk Hıristiyan kilisesini inşa etmiştir. Böylece Ermeni-Kıpçak ittifakıyla Kafkasya’da kökleşen Hıristiyanlık, Konstantin döneminde Roma’da yayılmaya başlayan Hıristiyanlığı da büyük ölçüde etkilemiştir[1].

Bu yakın ilişkilerin bir sonucu olarak Ermenice MS IV. yüzyıldan itibaren Türkçe’den kelime almıştır. Aynı şekilde Ermenice’den de Türkçe’ye kelimeler girmiştir[2].

Kafkasya’da Gregorian Ermeni kimliğinin ortaya çıkmasında etkili olan Kıpçaklar, belli aralıklarla defalarca bu bölgeye gelmişler ve derin izler bırakmışlardır.

XI. yüzyıla gelindiğinde Kıpçaklar bir kez daha Kafkasya’ya yayılmışlar ve özellikle Peçenek ve Uzlardan boşalan Kuban, Don ve Özü nehirleri istikâmetine yerleşmişlerdir[3]. Bu dönemde Gürcüler ve Ermenilerle yakın ilişkiler kuran Kıpçaklar, bölgedeki siyasî ve sosyal dengeler üzerinde etkili olmuşlardır. Hıristiyanlığı kabul eden Kıpçakların bir bölümü Gürcü Ortodoks Kilisesi’ne bir bölümü de Ermeni Gregorian Kilisesi’ne bağlanmıştır[4]. Böylece Gregorian Kıpçaklar ile Ermeniler arasında yeniden bir din ve kültür birliği kurulmuştur.

XIII. yüzyılın ilk yarısında Suriye ve Mısır’da hüküm süren Memlûk Kıpçakları da, Eyyûbîler döneminde Kafkasya’dan bu bölgeye getirilen esirlerin çocuklarıdır. 1259 yılında Ayn Calut savaşında Baybars Moğol baskılarını kırarak Memlûk hakimiyetini kurmuştur[5].

Oğuz Türkleriyle Ermenilerin ilk karşılaşması ise XI. yüzyılda gerçekleşmiştir. 1064 yılında Selçuklular Ani’yi fethedince Ermeni Bagratlılar Devleti çökmüş ve Kuzeydoğu Anadolu’dan ve Doğu Karadeniz bölgesinden Ermeniler Karadeniz’in kuzeyine özellikle Kırım’a dağılmışlardır[6]. Ermeniler, bu kez de Kırım’da yaşayan Kıpçaklarla ve Kıpçak kültürü ile karşılaşmışlardır.

XIII-XIV. yüzyıllara gelindiğinde bazı kaynaklarda Kırım, Armenia Manga (Ermeni adası), Kırım sahilleri Armanica maritima (Ermeni denizi) olarak geçmektedir. Ermeniler, özellikle Kefe, Solhat ve Sudak bölgelerinde yoğunlaşmışlardır. Bu şehirlerde Ermeniler ve Kıpçaklar arasında özellikle ticarî ilişkiler artmış ve Ermeniler, Kıpçak Türkçesi’ni önce kilise dili, ardından resmî dil olarak benimsemişlerdir[7].

Daha sonra değişik sebeplerle Ermenistan’ı terk eden bazı Ermeniler de özellikle Kırım ve Basarabya bölgelerinde Kıpçaklarla komşu olmuşlar ve Kıpçak Türkçesi’ni öğrenmişlerdir. Kıpçak Türkçesi’ konuşan Ermeni Gregorianlara bazı kaynaklarda Mankerman adı verilmiştir[8].

Kıpçak Türkçesi kullanan Ermenilerin bir bölümü 1280 yılından itibaren Ukrayna’nın batısında yer alan Kamenets ve Podolsk şehirlerine yerleşmişler ve daha sonra Polonya Ermenileri olarak tanınmışlardır[9]. Kamenets-Podolsk veya Polonya Ermeni cemaati, XIV. yüzyıldan XIX. yüzyıla kadar Türkçe konuşmuş ve yazılı eserlerini Ermeni harfleriyle Türkçe olarak vermiştir. Ancak günümüzde bu Ermeniler Türk dilli olmaktan çıkmışlar ve Ukraynca, Rusça ve Lehçe konuşmaya başlamışlardır[10].

XI. yüzyılda Anadolu’yu vatanlaştıran Oğuz Türkleri ile Ermeniler arasındaki ilk ilişkiler Selçuklu döneminde başlamış, Osmanlı döneminde artarak devam etmiştir.

Selçuklu şehirlerinde Ermeniler ticaret ve sanat erbabı olarak önemli roller üstlenmişler, Bizans döneminde dağınık durumda iken Selçuklu döneminde belli merkezlerde yoğunlaşmışlardır.

İstanbul Ermeni Patrikliği Fatih döneminde açılmış, başka bölge ve ülkelerden Ermeniler İstanbul’a getirilmiş ve Ermenilere her alanda önemli ayrıcalıklar verilmiştir. Şehirlerde çok faal bir hayat yaşayan Ermeniler ortak dil olan Türkçe’yi, hatta yaşadıkları bölgelere göre Arapça, Farsça, Kürtçe gibi diğer dilleri de öğrenmişlerdir[11]. Hatta Müslüman Türklerin çoğunluğu oluşturduğu İstanbul ve Batı Anadolu’daki büyük kasaba ve şehirlerde yaşayan Ermenilerin pek çoğu ana dilini bırakıp Türkçe konuşmaya başlamışlardır. Ermenice’yi sadece dinî törenlerde kullanmışlardır.

Osmanlı döneminde bazı Ermeniler, Avrupalı misyonerlerin de etkisi ile Katolik mezhebine geçmişler ve kendilerini Ortodoks Kilisesi’ne bağlı Gregorian Ermenilerden ayırmak için Ermenice’yi bilinçli bir şekilde terk etmişlerdir. Doğu Anadolu ve Kafkasya’da yaşayan Ermeniler ise Ermenice’yi birinci dil olarak konuşmaya devam etmişlerdir.

Din ve dil konusunda görülen bu farklılaşma, siyaset ve kültür gibi alanlarda da önemli sonuçlara yol açmıştır. Bir süre sonra Ermeniler, Doğu ve Batı Ermenileri olarak iki gruba bölünmüştür[12].

Ermenice ve Ermeni Alfabesi

Hint-Avrupa dil ailesinin İran koluna ait bir dil olarak kabul edilen ve Eski (V.-XI. yüzyıllar), Orta (XII.-XVII. yüzyıllar) Yeni (XVIII. yüzyıldan sonrası) olmak üzere üç ayrı dönemde ele alınan Ermenice, günümüzde Doğu ve Batı Ermenicesi olarak iki ana kola ayrılmaktadır. Bugün Ermenistan’ın resmî dili olan Doğu Ermenicesi, Rusya ve İran’da yaşayan Ermenilerin de konuşma ve yazı dilidir. Batı Ermenicesi ise Türkiye’de ve dünyanın diğer bölgelerinde yaşayan Ermeniler arasında yaygındır. Bu iki Ermeni lehçesinde aynı alfabe kullanılmaktadır. Ancak bazı harflerin ses değeri ve dilin morfolojik özelliklerinde farklılıklar görülmektedir[13].

V. yüzyılda piskopos Mesrop, Ermenice’nin ses yapısına uygun bir alfabe hazırlamadan önce Ermeniler Sasani ve Yunan alfabelerini kullanmışlardır. Soldan sağa yazılan Ermeni alfabesinde 38 harf bulunur, vurgu işaretleri Yunanca’dan alınmıştır. Mesrop, Gürcü alfabesini de hazırlamıştır. Ancak Gürcü ve Ermeni alfabeleri arasında bir benzerlik yoktur[14].

Bir görüşe göre, Sasanilerin hakimiyetini ortadan kaldıran son Arşaklı Kralı Artaşes çağında (422-428) hazırlanan Aşuşa Ermeni alfabesinin 11 harfi ve kelimeleri ayırma işareti (:), 217 yılında Türkistan’dan gelip Muş-Ahlat-Taron bölgesine yerleşen Mamık ve Konak Kardeşler adlı urugdan alınmıştır[15].

Ermenice-Türkçe ilişkileri hem Kafkasya’da hem de Anadolu’da yüzlerce yıl devam etmiş ve bu yakın ilişki sonunda, XX. yüzyıla gelindiğinde, Türkçe’de 200 ile 680 arasında Ermenice kelime olduğu ifade edilirken Ermenice’de 4 000 kadar Türkçe kelimenin varlığından söz edilir olmuştur.

Aynı şekilde Türkçe’nin; Ermenice’nin ses düzeni, biçim özellikleri ve söz dizimi üzerinde de çok önemli etkiler bıraktığı belirlenmiştir. Ermenice’deki e, ö, ü ünlüleri ile b, d, g ünsüzlerinin, +lI, +lIk, +çI, +nçI eklerinin ve yüklemi sonda bulunan cümle yapısı ile yardımcı unsuru başta olan tamlamanın Türkçeden geçtiği ifade edilmektedir[16].

Ermeniler tarih boyunca alfabe değiştirmeyen nadir milletlerden biridir. Sovyetler Birliği döneminde diğer milletlerin tamamı Kiril alfabesine geçirildiği halde sadece Ermeniler ve Gürcüler eski alfabelerini sürdürmüşlerdir.

Kafkasya ve Anadolu’da Türklerle yakın ilişkiler kuran Ermenilerin bir bölümü, dillerini değiştirmelerine rağmen alfabelerini değiştirmemişler ve Türkçe’yi Ermeni alfabesiyle yazmışlardır. Özellikle Kırım ve Kamenets-Podolsk bölgesinde Ermeni harfleriyle Türkçe yazılmış metinlerin en azından bir bölümü Gregorian Kıpçaklara ait olmalıdır. Çünkü Töre Bitigi, Algış Bitigi gibi bazı metinler, açıkça Kıpçak Türk töresini ve kültürünü yansıtmaktadır.

Ermeni Alfabesiyle Türkçe Yazılmış Metinler

Ermeni Kıpçakçası veya Gregorian Kıpçak Türkçesi olarak adlandırılan sahada verilen eserlerin dili Karaim, Kuman, Urum ve Kırım Tatar Türkçeleri’yle benzerlik göstermektedir. Bu sahada verilen eserlerde kullanılan dil, önce Hıpçah Tili, sonra Bizim Til ve geç dönemlerde Tatarca olarak adlandırılmıştır[17].

Osmanlı Ermenileri ve Gregorian Kıpçaklar arasında kullanılan Ermeni alfabesi imlâ ve yazı stili bakımından birbirinden farklıdır[18]. Ayrıca söz varlığı bakımından da Gregorian Kıpçak Türkçesi’nde, Slav esaslı ödünç kelimeler fazladır. Arapça ve Farsça kelimeler ise bazı eserlerde kısmen görülür. Ancak Ermenice kelimeler çok sınırlıdır[19].

Osmanlı Ermenilerinin verdiği eserlerde ise eserin verildiği bölgeye ve niteliğine göre farklılaşan bir dil kullanılmıştır. Pek çok eserde hem Anadolu ağızlarından hem de Arapça ve Farsça’dan çok sayıda kelimeye yer verilmiştir.

Ermeni alfabesiyle Türkçe metinlerin yazımına, XIV. yüzyıldan itibaren yazma eserlerde XVIII. yüzyıldan itibaren de basma eserlerde rastlanır.

Yazma eserler din, edebiyat, tarih, felsefe, doğa bilimleri, tarım gibi geniş bir alana yayılmıştır. Bu eserler, başta İstanbul olmak üzere Ankara, Bursa, Gümüşhane, Diyarbakır, Edirne, Erzurum, Sivas, Tokat, Van, Zeytun (Maraş) gibi Anadolu şehirlerinde ve Astrahan, Eçmiyadzin, Kalküta, Kırım, St. Persburg gibi diğer şehir ve bölgelerde yazılmış veya istinsah edilmiştir[20].

Ermenice kitaplar, XVI. yüzyılın başlarından itibaren matbaada basılmaya başlamıştır. İlk Ermeni harfli Türkçe kitap ise, Mıkhitaristler Birliği’nin kurucusu Sivaslı Mıkhitar tarafından 1876’da Venedik’te basılmıştır[21].

2001 yılında Paris’te yayımlanan Ermeni Harfli Türkçe Edebiyat başlıklı bibliyografyada Ermeni harfli Türkçe kitap sayısının 2 bini geçtiği ifade edilmektedir. 1968’e kadar devam eden Ermeni harfli Türkçe metinler yaklaşık elli şehirde iki yüzü aşkın matbaada gerçekleştirilmiştir. Sadece İstanbul’da bu tür eserleri basan matbaa sayısı 85’tir. 1915 tehcirinden sonra Anadolu’daki Ermeni alfabesiyle Türkçe kitap basımı azalmış, ancak Tebriz, Haleb, Şam, Kahire, Beyrut, İskenderiye, Paris, Marsilya, Buenos Aires, Boston, Philadelphia, Los Angeles, New York gibi şehirlerde ve farklı ülkelerde devam etmiştir. Türkiye dışında basılan en son Ermeni harfli Türkçe kitap, Dikran Kireçyan’ın Buenos Aires’te 1968’de yayımlanan Restan Kitabı’dır[22].

Osmanlı sahasında Ermeni Türkçesi ve alfabesiyle verilmiş eserleri beş grupta toplama eğilimi vardır. Bunlar: Ermeni âşıklarının (âşug) eserleri, yazılı edebiyat ürünleri, çeviriler, gazete ve dergiler ile mezar kitabeleridir[23]. Bu tasnif büyük ölçüde isabetli olmakla birlikte Kıpçak sahası da dahil edildiğinde tamamı; edebî eserler, sözlükler ve dille ilgili eserler, çeviriler, hukuk belgeleri, dinî eserler, tarihî eserler ve süreli yayınlar olmak üzere altı bölümde incelenebilir:

1) Edebî Eserler

Edebî eserleri, kendi içinde sözlü edebiyat eserleri ve yazılı edebiyat eserleri olmak üzere iki ana bölümde incelemek mümkündür:

a) Sözlü Edebiyat Eserleri

Ermeni harfli Türkçe yazmaların önemli bir bölümü âşuğların (Ermeni âşıklar), şiirleri ve mâni, bayatı, hikâye, bilmece, masal, destan, efsane gibi anonim halk edebiyatı eserleridir[24]. Ayrıca Bin bir Gece Masalları gibi Doğu klasikleri ve Türk halk edebiyatından Âşık Garip’in Hikâyatı, Köroğlu, Leyla ile Mecnun, Arzu ile Kamber, Ferhad ile Şirin, Tahir ile Zühre, Kerem ile Aslı, Melik Şah ile Güllü Hanım, Tayyarzade, Şah İsmail, Nasreddin Hoca Hikâyeleri de Ermeni harfleriyle Türkçe olarak yazılmış ve basılmıştır[25].

Ermeni harfli Türkçe şiirler, genellikle Ermenice şiirleri de ihtiva eden elyazma veya basılı cönklerde bulunmaktadır. Tamamı Ermeni harfli Türkçe şiirlere yer veren cönkler de bulunmaktadır[26].

Türkçe yazan ilk Ermeni şâirinin XIV. yüzyılda yaşamış olan Telkuranlı Hovhannes olduğu ileri sürülmektedir[27]. Ancak daha sonra başta Anadolu ve Kafkasya olmak üzere çok geniş bir alanda yüzlerce Ermeni âşuğu Türkçe söylemiş ve bu eserlerin önemli bir bölümü Ermeni harfleriyle yazıya geçirilmiştir.

Berberian, âşuğları yaşadıkları yüzyıla ve bölgelere göre üç bölüme ayırmaktadır:

1) XVII. yüzyıl Yeni Culfa İran Okulu: Ermenice, Farsça ve Azerbaycan Türkçesi’yle yazan Kul Artin, Culfalı Petros, Kul Hovhannes, Miskin Stefan gibi şâirlerdir.

2) XVIII.-XIX. yüzyıllar Anadolu ve İstanbul Okulları: Anadolu’dan Keşişoğlu, Mesihî, Sarkis Zeki (Nurluyan), Sivaslı Pesendî; İstanbul’dan Derviş Hampar, Meydanî, Bidârî, Püryanî, Namî ve Vartan sayılabilir.

3) XVIII.-XIX. yüzyıllar Kafkasya Okulu: Azerbaycan Türkçesi’yle de şiirler yazan Sayat Nova bu okulun en önemli temsilcisidir[28].

b) Yazılı Edebiyat Eserleri

Ermeni alfabesiyle Türkçe yazılı edebiyatın öncüsü Eremiya Çelebi Kömürciyan’dır (1637-1695). Yazarın Ermenice ve Türkçe eserleri, şiirleri[29] ve çevirileri bulunmaktadır. Kömürciyan, Dimo’nun Hikâyesi adlı manzum eserinde Hıristiyan Dimo ile Yahudi Mirkada’nın aşk hikâyelerini anlatır. Hikâye-i Faris ve Vena ise bir çeviridir[30].

Katolik Kilisesi’ne bağlı bir Ermeni ailenin çocuğu olarak 28 Mart 1813’te dünyaya gelen Hovsep Vartanyan da Ermeni alfabesiyle Türkçe yazılı edebiyatın önemli isimlerindendir. Vartanyan, kiliseye bağlı okullarda eğitim almış ve İstanbul’da Nersessyan Okulu’nda öğretmenlik yapmıştır. Daha sonra Bahriye Nezareti’ne çevirmen olarak giren ve paşa rütbesine kadar yükselen Vartanyan, 1879’da ölmüştür[31].

Vartanyan’ın Ermeni alfabesiyle ve Ermenilere has sade bir Türkçe’yle Ortodoks Gregorian Ermeni kızı Akabi ile Katolik Ermeni genci Hagop’un hüsranla biten aşkını ve bazı sosyal sorunları anlatan Akabi Hikâyesi, 1851’de yayımlandığı için Türk ve Ermeni edebiyatının ilk romanı olarak kabul edilmektedir. Bu eser 1953 yılında Karnik Stepanyan tarafından Ermenice’ye çevrilerek yayımlanmıştır[32].

Vartan Paşa olarak tanınan yazarın 1852’de yayımlanan Boşboğaz Bir Adam Lafazanlık ile Husula Gelen Fenalıkların Muhtasar Risalesi adlı eseri başta olmak üzere 5 eseri daha basılmıştır[33].

2) Çeviriler

Batıya yönelik Türk edebiyatının gelişmesi için çaba harcayan Ermeni asıllı aydınların bu alandaki en önemli katkılarından biri de Fransızca başta olmak üzere Avrupa dillerinden Türkçe’ye tercümeler yapmalarıdır.

Ermeni edebiyatçıların çevirdiği, Batı klasiklerinden 70’e yakını Ermeni harfleriyle Türkçe olarak basılmıştır. Bu çeviriler arasında Moliére’in Zoraki Tabib, Victor Hugo’nun Mağdurin Hikâyesi, Cervantes’in Don Kişot, Alexandre Duma Fils’in Monte Cristo, Eugène Sue’nin Aşk u Sevda Çocukları adlı eserleri bulunmaktadır. Bu eserlerden önemli bir bölümü Arap harfleriyle Türkçe’ye çevrilmeden önce Ermeni harfleriyle Türkçe’ye çevrilmiştir[34].

3) Sözlükler ve Dille İlgili Eserler

Ermeni harfli Türkçe sözlükler ise XVI-XX. yüzyıllar arasında kaleme alınmıştır. XIII. yüzyıla ait Genceli Grigoros’un Tarihi’nde yer alan Türkçe ve Moğolca 60 kelimenin fihristi bu alanda ilk örnek sayılmakla birlikte asıl önemli sözlükler Polonya ve Macaristan’da XVI. yüzyılda kaleme alınan Türkçe Kumanca (Kıpçakça) olanlardır. Bu sözlükler Türkçe-Ermenice (21 sözlük), Ermenice-Türkçe (15 sözlük) ve bu iki dille birlikte başka dillere (38 sözlük) de yer veren sözlüklerdir[35].

Mihıtar’ın 1876’da Venedik’te bastığı Ermeni harfli ilk Türkçe kitap, Yeni Ermenice’nin Dilbilgisine Giriş: Yalnızca Türkçe Bilen ve Yeni Ermenice Öğrenmek İsteyen Ermeniler İçin Türkçe Yazılmıştır adını taşımaktadır[36].

Gregorian Kıpçak sahasında ilki 1581’de, ikincisi 1613’te olmak üzere iki dil bilgisi kitabı yazılmıştır. Sözlük türündeki eserlerin ise 5’i Gregorian Kıpçaklarca verilmiştir[37]

4) Hukuk Belgeleri

XVI-XVII. yüzyıllarda Ermeni harfleriyle Türkçe olarak yazılmış çoğu Kamenets-Podolsk Ermeni mahkemesine ve belediye meclisine ait 32 cilt evrakın büyük bir bölümü resmî yazışmalara ve hukuka dairdir.

Bu belgeler, 1943 yılına kadar Kiev’de üniversite binasında Eski Kararnameler Arşivi’nde korunmuş[38], ancak 1944 yılında Almanlar geri çekilirken çıkan yangınlarda tahrip olmuştur. Bazı belgeler de Viyana ve Paris Millî Kütüphaneleri başta olmak üzere değişik müze ve kütüphanelere dağılmıştır[39].

Kıpçak Kanunlar Mecmuası, Gregorian-Kıpçak Kanunlar Mecmuası veya eserin kendini tanımladığı adıyla Töre Bitigi adı verilen bu metinler 1519-1689 yılları arasında üç bölüm halinde Kıpçak Türkçesi’yle ve Ermeni alfabesiyle kaleme alınmıştır.

Giriş, Sivil Kanunlar ve Ek Maddeler olmak üzere üç bölümden oluşan Kıpçak Kanunlar Mecmuası, hem Lvov’da hem Kamenets-Podolsk’ta çeşitli dönemlerde farklı insanlar tarafından yenilenmiş ve tekrar yazılmış, değişen şartlara göre eklemeler ve düzeltmeler yapılmıştır. Buna rağmen araştırmalar, metnin ilk başta Kıpçak Türkçesi’yle ve Göktürk dönemine kadar giden Türk hukuk terminolojisiyle yazıldığını, hüküm ve yorumların Türk töresinden kaynaklandığını ortaya çıkarmıştır[40].

5) Dinî Eserler

Kıpçaklarla Ermeniler arasındaki beraberlikte din çok önemli bir yere sahiptir. Özellikle Gregorian mezhebine bağlı Ermeniler ve Kıpçaklar ortak bir kültür alanı oluşturmuşlardır. Ermeni alfabesiyle yazılmış Türkçe dinî eserler arasında 5 Zebur çevirisi, azizlerin hayatı, vaaz kitapları, ilâhîler, kiliseye dair belgeler ve dua kitapları önemli bir yer tutar.

Dua kitaplarından Algış Bitigi 1618’de Lvov’da basılmıştır. Üzerinde bir doktora çalışması yapılan eser[41] yayımlanmıştır. İçinde Mezmurdan bölümler, dualar ve ilâhîler yer almaktadır[42].

Osmanlı Ermenileri arasında da dinî eserler verilmiştir. Özellikle Anadolu’da faaliyet yürüten Mıkhitaristlar Birliği’nin asıl amacı dinî konularda eserler basmaktı. Bu sebeple başka konularda da eserler vermekle birlikte yayımladıkları kitapların büyük bir bölümünü dinî yayınlar oluşturmaktadır.

Söz konusu eserlerden başka Ermeni harfleriyle Türkçe matbu eserler arasında Katolik ve Protestan misyonerlerin Gregorian Ermenilere yönelik yayınları da önemli bir yer tutmaktadır[43].

6) Tarihî Eserler

Gregorian Kıpçaklara ait Kamentes, Venedik ve Polonya Vakayinameleri tarihle ilgili eserler olarak kabul edilmektedir. Kamenets Vakayinamesi, Kıpçakça ve Ermenice olarak iki bölümden meydana gelmektedir. Kıpçakça bölümünde 1581-1621 ve 1650-1652 yılları arasında Ukrayna’nın batı bölümünde ve Moldova’da geçen olaylardan söz edilmektedir. Venedik ve Polonya Vakayinameleri ise 1530’lu yıllara ait olayları anlatmaktadır. Bu eserlerin üçü üzerinde de değişik çalışmalar yayımlanmıştır[44].

7) Süreli Yayınlar

Tanzimat döneminden itibaren İstanbul’da 100 kadar gazete çıkarılmıştır. Bunların 54’ü ya bütünüyle ya da kısmen Ermeni alfabesiyle Türkçe’dir. Ayrıca Adana, Amasya, Antep, Beyrut, Bursa, Detroit, Erzurum, Haleb, İskenderiye, İzmir, İzmit, Kahire, Kayseri (Zincidere), Kudüs, Lyon, New York, Pasadena, Philadelphia, Saimbeyli, Sivas, Varna gibi merkezlerde de süreli yayınlar basılmıştır.

Bu yayınların başlıcaları: Ahbar-ı Konstantiniye (1855), Ararad (1869-1871), Ceride-i Havadis (1840), Ceride-i Şarkiye, Cihan, Envar-ı Şarkiye, Hüsn-i Niyet, İlâve-i Sada-yı Hakikat, Kheyal (Hayal), Manzume-i Efkâr (1866-1896), Mecmua-i Ahbar, Mecmua-i Fünûn, Mecmua-i Havadis (1852-1869), Meğu (Arı), Münadi-i Erciyas, Okkabaz (1908), Resimli Ziraat Gazetesi, Ruzname-i Muasır (1876), Tadron, (Tiyatro), Takvim-i Vekayi (1840-1841 aynı adlı gazetenin Ermeni harfleriyle Türkçe baskısı), Terciman-ı Efkâr (1878-1857), Varaka-i Havadis ve Zohal (1855-1857)’dır[45].

Sonuç

Türklerle Ermenilerin köklü ve çok yönlü ilişkileri, dil ve alfabe alanında da önemli sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Ermeni harfleriyle yazılmış ve basılmış Türkçe metinler, Türk ve Ermeni dil ve kültürünün en önemli buluşma ve yakınlaşma alanlarından biridir. Dinî konulardan edebiyata, dile, tarihe, hukuka, gazete ve dergi yayınlarına kadar giden bu eserler iki toplumun ne kadar iç içe girdiğini bütün yönleriyle ortaya çıkarmaktadır.

Ermeni harfli Türkçe metinlerin ortaya koyduğu bir başka önemli gerçek de, Türk-Ermeni ilişkilerinde baskın kültürün Türk kültürü olduğudur. Zira dil kültürün hem koruyucusu hem de geliştiricisidir. Sözlü ve yazılı kültür dille oluşturulur ve dille yaşatılır. Alfabe bu yazılı kültürün sadece simgesel boyutta bir taşıyıcısıdır.

Bu metinlere bakılarak dille dinin en önemli bağlarından birinin alfabe olduğu da düşünülebilir. Dinî ve kültürel metinlerin yansıtıcısı ve taşıyıcısı olan alfabe, bir süre sonra yaşattığı mesajla birlikte kutsallaştırılmakta ve yüceltilmektedir. Türk kültürünü bütün yönleriyle benimseyen Kafkasya ve Anadolu’daki Ermeni cemaatleri, dinî kutsallığı sebebiyle tarihî alfabelerini terk etmemişler, hatta Kafkasya’da ve Anadolu’da Gregorian mezhebini benimseyen Türklere de bu alfabeyi kabul ettirmişlerdir.

Türkçe’nin ünlülerini göstermek bakımından çok elverişli bir alfabe olan Ermeni alfabesi, özellikle Kıpçak Türkçesi’nin ve Anadolu’da kullanılan ağızların araştırılmasında da çok önemli bir kaynak niteliği taşımaktadır.

Kaynaklar

Adji, Murat, Kıpçaklar (Türklerin ve Büyük Bozkırın Kadim Tarihi), Çeviren Zeynep Bağlan Özer, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayını, Ankara 2002.

Altınkaynak, Erdoğan, Gregorian Kıpçak Dil Yadigarları, Iq Kültür Sanat Yayını, İstanbul 2006.

Aynakulova, Gülnisa, “Gregorian Kıpçaklar’a Dair”, Belleten, C.69, S.256, Aralık 2005, s.825-839.

Berberian, H., “La Littérature Arméno-Turque”, Philologiae Turcicae Fundamenta, Wiesbaden 1964, s.809-819.

Berta, Árpád, Middle Kipchak, The Turkic Languages, London and New York 1998.

Chirli, Nadejda, Bir Ermeni Kıpçakçası Metni: Algış Bitigi (Durum Ekleri İncelemesi, Metin, Dizin), Basılmamış Doktora Tezi, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı, Adana 2004.

Faulmann, Carl, Yazı Kitabı Tüm Yerkürenin Tüm Zamanların Yazı Göstergeleri ve Alfabeleri, Çeviren Itır Arda, Türkiye İş Bankası Kültür Yayını, İstanbul 2001.

Karaağaç, Günay, Türk-Ermeni Dil İlişkileri, Yeni Türkiye Ermeni Sorunu Özel Sayısı II, yıl:7, S.38, Mart-Nisan, Ankara 2001, s.967-973.

Karaca, Birsen, Doğu Ermenice-Türkçe Sözlük, Ankara 2001.

Kırzıoğlu, M. Fahrettin, Yukarı Kür ve Çoruk Boylarında Kıpçaklar, TTK Yayını, Ankara 1992.

Koptaş, Rober, “Ermeni Harfleriyle Türkçe”, Ermeni Harfli Türkçe Metinler, (Kevork Pamukçiyan), Aras Yayını, İstanbul 2002, s.XI-LVI.

Kurat, Akdes Nimet, IV-XVIII. Yüzyıllarda Karadeniz Kuzeyindeki Türk Kavimleri ve Devletleri, Murat Kitabevi Yayını, Ankara 1992.

Kut, Turgut, “Ermeni Harfleriyle Basılmış Türkçe Halk Kitapları”, Halk Kültürü, 1984/3, İstanbul 1984, s.69-79.

__________, “Ermeni Harfli Türkçe Telif ve Tercüme Romanlar”, Beşinci Milletler Arası Türkoloji Kongresi-Tebliğler II, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayını, İstanbul 1985, s.195-214.

Kutalmış, Mehmet, On the Armeno-Kipchak, Karadeniz Araştırmaları, S.2, Mayıs 2003a, s.35-43.

__________, On the Turkish in Armenian Script, Journal of Economic and Social Research, Vol. 5, No. 2, July 2003, s.47-57.

Mignon, Laurent, “Tanzimat Dönemi Romanına Bir Önsöz”, Hece, Yıl 6, S.65-66-67, Mayıs-Haziran-Temmuz 2002, s.538-543.

Pamukçiyan, Kevork, Ermeni Harfli Türkçe Metinler, Aras Yayını, İstanbul 2002.

Prıtsak, Omeljan, Kıpçakça, Tarihî Türk Şiveleri, Çeviren M. Akalın, TKAE Yayını, Ankara 1988, s.111-122.

__________, Ermeni Kıpçakçası, Tarihî Türk Şiveleri, Çeviren M. Akalın, TKAE Yayını, Ankara 1988, s.123-132.

Róna-Tas, András, Turkic Writing Systems, The Turkic Languages, London and New York 1998.

Tekin, Talat, Tarih Boyunca Türkçenin Yazımı, Simurg Yayını, İstanbul 1997.

Tietze, Andreas, Vartan Paşa Akabi Hikâyesi: İlk Türkçe Roman (1851), Eren Matbaası, İstanbul 1991.

Türkmen, Fikret, “Türk Halk Edebiyatının Ermeni Kültürüne Tesiri”, Yeni Türkiye Ermeni Sorunu Özel Sayısı II, Yıl 7, S.38, Mart-Nisan, Ankara 2001, s.974-997.



* Erciyes Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyesi; E-mail: nozkan@erciyes.edu.tr; Tel: 0 352 437 49 02-33258

[1] Murat Adji, Kıpçaklar (Türklerin ve Büyük Bozkırın Kadim Tarihi), Çeviren Zeynep Bağlan Özer, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayını, Ankara 2002, s.157-210.

[2] Günay Karaağaç, Türk-Ermeni Dil İlişkileri, Yeni Türkiye Ermeni Sorunu Özel Sayısı II, yıl:7, S.38, Mart-Nisan, Ankara 2001, s.967.

[3] Akdes Nimet Kurat, IV-XVIII. Yüzyıllarda Karadeniz Kuzeyindeki Türk Kavimleri ve Devletleri, Murat Kitabevi Yayını, Ankara 1992, s.72.

[4] M. Fahrettin Kırzıoğlu, Yukarı Kür ve Çoruk Boylarında Kıpçaklar, TTK Yayını, Ankara 1992, s.117-118, 136.

[5] Omeljan Pritsak, Kıpçakça, Tarihî Türk Şiveleri, Çeviren M. Akalın, TKAE Yayını, Ankara 1988, s.112.

[6] Mehmet Kutalmış, On the Armeno-Kipchak, Karadeniz Araştırmaları, S.2, Mayıs 2003, s.37.

[7] Kutalmış, On the Armeno-Kipchak, s.39.

[8] Gülnisa Aynakulova, “Gregorian Kıpçaklar’a Dair”, Belleten, C.69, S.256, Aralık 2005, s.830.

[9] Pritsak, Ermeni Kıpçakçası, Tarihî Türk Şiveleri, Çeviren M. Akalın, TKAE Yayını, Ankara 1988, s.123.

[10] Aynakulova, a.g.m., s.825.

[11] Kutalmış, On the Turkish in Armenian Script, Journal of Economic and Social Research, Vol. 5, No. 2, July 2003, s.47-50.

[12] Laurent Mignon, “Tanzimat Dönemi Romanına Bir Önsöz”, Hece, Yıl 6, S.65-66-67, Mayıs-Haziran-Temmuz 2002, s.538-540.

[13] Birsen Karaca, Doğu Ermenice-Türkçe Sözlük, Ankara 2001, s.III-XII.

[14] Carl Faulmann, Yazı Kitabı Tüm Yerkürenin Tüm Zamanların Yazı Göstergeleri ve Alfabeleri, Çeviren Itır Arda, Türkiye İş Bankası Kültür Yayını, İstanbul 2001, s.93.

[15] Kırzıoğlu, a.g.e., s.215.

[16] Karaağaç, 2001: 968-973)

[17] Nadejda Chirli, Bir Ermeni Kıpçakçası Metni: Algış Bitigi (Durum Ekleri İncelemesi, Metin, Dizin), Basılmamış Doktora Tezi, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı, Adana 2004, s.5.

[18] András Róna-Tas, Turkic Writing Systems, The Turkic Languages, London and New York 1998, s.127.

[19] Árpád Berta, Middle Kipchak, The Turkic Languages, London and New York 1998, s.165.

[20] Rober Koptaş, “Ermeni Harfleriyle Türkçe”, Ermeni Harfli Türkçe Metinler, (Kevork Pamukçiyan), Aras Yayını, İstanbul 2002, s.XII.

[21] Koptaş, a.g.m., s.XIV.

[22] Koptaş, a.g.m., s.XVII-XXII.

[23] Talat Tekin, Tarih Boyunca Türkçenin Yazımı, Simurg Yayını, İstanbul 1997, s.110-117.

[24] Fikret Türkmen, “Türk Halk Edebiyatının Ermeni Kültürüne Tesiri”, Yeni Türkiye Ermeni Sorunu Özel Sayısı II, Yıl 7, S.38, Mart-Nisan, Ankara 2001, s.XII.

[25] Turgut Kut, “Ermeni Harfleriyle Basılmış Türkçe Halk Kitapları”, Halk Kültürü, 1984/3, İstanbul 1984, s.69-79.

[26] Kevork Pamukçiyan, Ermeni Harfli Türkçe Metinler, Aras Yayını, İstanbul 2002, s.61.

[27] Pamukçiyan, a.g.e., s.29.

[28] H. Berberian, “La Littérature Arméno-Turque”, Philologiae Turcicae Fundamenta, Wiesbaden 1964, s.809-819.

[29] Kömürciyan, 2002, s.232-235.

[30] Koptaş, a.g.m., s.XII.

[31] Andreas Tietze, Vartan Paşa Akabi Hikâyesi: İlk Türkçe Roman (1851), Eren Matbaası, İstanbul 1991, s.X.

[32] Mignon, a.g.m., s.540-543.

[33] Berberian, a.g.m., s.815.

[34] Kut, “Ermeni Harfli Türkçe Telif ve Tercüme Romanlar”, Beşinci Milletler Arası Türkoloji Kongresi-Tebliğler II, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayını, İstanbul 1985, s.195-214.

[35] Pamukçiyan, a.g.e., s.138.

[36] Koptaş, a.g.m., s.XIV.

[37] Chirli, a.g.t., s.20.

[38] Aynakulova, a.g.m., 825-826.

[39] Pritsak, Ermeni Kıpçakçası, Tarihî Türk Şiveleri, Çeviren M. Akalın, TKAE Yayını, Ankara 1988, s.123-125.

[40] Erdoğan Altınkaynak, Gregorian Kıpçak Dil Yadigarları, Iq Kültür Sanat Yayını, İstanbul 2006, s.69-172; Aynakulova, a.g.m., s.832-837.

[41] Hazırlayan Nadejda Chirli, Algış Bitigi, Haarlem-Hollanda 2005.

[42] Chirli, a.g.t.

[43] Koptaş, a.g.m., s.XV-XVII.

[44] Altınkaynak: a.g.e., s.25-67.

[45] Koptaş, a.g.m., s.XVIII.







Kaynak: © Erciyes Üniversitesi 2006


Hiç yorum yok: