Ermeni Asıllı Türk vatandaşı Dikran Kevorkyan Anlatıyor

Biz siziz, siz de biz

Türk vatandaşı Dikran Kevorkyan: Aynı okulda okuduğum Türk arkadaşım 50 yıl sonra beni buldu. Buna dostluktan başka ne denir? Bizi nasıl ayıracaksınız?
Aslında bu tanıma görüştüğümüz bütün Ermeni vatandaşlarımız kızıyorlar. Özellikle Ermeni asıllı Türk vatandaşı tanımına tepki gösteriyorlar, “Siz bizsiniz, biz de siz” diyorlar. Onlara göre asıl iki tarafı birbirinden ayırmada esas suçlu olan eğitim sistemi. Bundan 50 sene önce değil, kavganın soykırımı diye bir tartışmanın bile olmadığına dikkat çekiyorlar. Diasporayı açık açık lanetliyorlar. Hrant Dink’in öldürülmesine üzülseler de yanlış şeyler yazdığını itiraf etmekten de çekinmiyorlar. Yüzlerce yıldır beraber yaşadığımız Ermeniler gelecekte de yüzlerce yıl beraber yaşamak için herkesin omuz vermesi gerektiğine işaret ediyorlar.

Bunlardan birisi de İstanbullu Dikran Kevorkyan. Eminim ki yukarıdaki “Ermeni Dikran Kevorkyan” yazısını görünce bize kızacak. Kevorkyan, Büyükada doğumlu ve şu an 74 yaşında. Büyükada İlkokulu’nu bitirdikten sonra Saint Michael Lisesi’ne devam etmiş, ardından da zamanının en önemli okullarından biri olan Yüksek Ticaret Akademisi’ni... Hep Türkler ile kol kola okuduğunu anlatıyor okulda çektirdikleri fotoğrafı gösterirken. Örneğin ünlü fotoğrafçı İzzet Kehribar ve Boyner Ailesi’nin büyüklerinden Hulki Boyner de Kevorkyan ile aynı sıraları paylaşmış. Mali müşavirlik yaptıktan sonra da emekli olmuş. Halen de Kandilli 12 Havariler Kilisesi’nin Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yürütüyor.

Büyükada’da iken Müslüman komşuları ile kol kola yaşadıklarını hatırlatan Kevorkyan, o günleri şöyle anlatıyor: “Ben okula giderken şarkıcı Naşide Göktürk’ün babaannesi arkamdan başarılı olayım diye dua ederdi. Biz Atatürk’ten böyle görmüştük. Biz büyüklerimizden Türk olarak beraber yaşamayı öğrendik. Biz kapımızı asla kilitlemezdik. İlkokula başlarken Ahmet Usta vardı, Allah rahmet eylesin. 10 kuruş verdi. Biz böyleydik. 1957’de arkadaşlar ile Hürriyet Partisi’ni kurduk. Sen Ermeni’sin denilmedi. Şimdi ağırıma gidiyor. Size fantezi geliyor ama gerçekti bunlar. Senede iki defe papaz evleri ziyarete giderdi. Noel ve Paskalya’dan sonra. Fatma Hanım vardı komşumuz, “Aman Papaz geline ben de geleyim” derdi. Kadıncağız o dualar ile evine mutlu dönerdi. Sonra da kendi dinine göre ibadetini yapardı. Sınıfımızda Gülseren diye bir arkadaşım vardı. Kızcağız 50 sene sonra beni aradı buldu. Kız Türk ve Müslüman. Ben Ermeni ve Hıristiyan. Patrikhane’ye sormuş. Şimdi birbirlerimizi her bayramda arıyoruz. Bu bir dostluk. Bunu nasıl ayırırsın. Nasıl alet olursun. Ne yazık ki, bunu yaşayanlar yavaş yavaş ölüyorlar. Arkadan gelenlere de gerçekler anlatılmıyor.”

Olmayan Sorunu Var Ettiler

Kevorkyan’ın en çok canını sıkan konu ise soykırımı yalanının yaratılması: “O zamanlar böyle bir konu yoktu ki. 1950’lerde bile hiç gündeme gelmezdi. Karşılıklı acılar olarak adlandırılır üzerinde durulmazdı. Çünkü Atatürk Türkiyesi hep beraber ileri atılmaya çalışıyordu. Türkiye Atatürk döneminde çok medeni bir çizgiyi hedef almıştı. Bütün bunlar kaale alınmazdı. Sonraki dönemde bunlar yavaş yavaş ortaya çıktı. Elbette yaralar vardı ama kapatılıyordu. Şimdi yarayı kanatmaya çalışıyorlar. Daha sonra bu olayı var ettiler. Bana göre asla soykırımı değildi, tehcirdi. Hınçak ve Taşnaklar ile Ruslar ile işbirliği yapan Ermeniler vardı. Aslında kurunun yanında yaş da yandı diyebiliriz. Zaten o zaman gidenler de altınlarını komşularına bırakıyorlar. Çünkü elbet döneceklerine inanıyorlar ama yine de Anadolu ve Türk sevgisinden dolayı bu toprakları unutamıyorlar.”

Şehitler Gelirken Neredeydiniz?

Kevorkyan, “Hepimiz Ermeni’yiz” sloganına çok sert tepki gösteriyor: “Hepimiz Ermeni’yiz demem ben. Ben dışarıda Türk’üm çünkü. Bu toprağa basıyorsam, buranın ekmeğini yiyorsan Ermeni’yim diyemem. Yarın bir gün Türkiye ile Ermenistan savaşsa, ‘Hepimiz Ermeni’yiz’ diyenler Ermenistan’a gidecekler mi? Mümkün değil gitmezler. 30 bin şehit verdik. O 100 bin kişi neden ayaklanmıyor? Nerede bu toplum? Ölü toprağı mı serildi? Cenazede yapılan açık açık ulusal devlete tepki, bir isyandır. Benim hürriyetimin bittiği yerde senin hürriyetin başlar. Eğer sen Hıristiyan isen yaraları kaşımazsın. Dostane olarak çözelim dersin. Ben, en hassas noktalarda memleketin evladı olduğumu göstermezsen ne zaman göstereceğim.”

Ata İçin 3 Gün Bekledik

Kevorkyan, 6 yaşında iken, Atatürk’ün ölüm haberin aldıkları zaman üzüntüden ne yapacaklarını şaşırdıklarını anlatıyor: “İlk düşündüğüm bundan sonra sahipsiz kalacağımız, bizi koruyan insanı bir daha göremeyeceğimizdi. Atatürk bizim için o kadar önemliydi ki, o yaşımda, onun Yavuz Zırhlısı ile geçişini izlemek için 3 gün deniz kenarında uyumadan bekledim. Gördüm. Muradıma erdim.

Askerde Subaydım

Kevorkyan, Dink’in askerde iken çavuş bile yapılmadığı haberini ise şöyle yorumluyor: “Ben askerliğimi Sivas 59. Tümen Karargâhı 1’inci Şube’de levazım subayı olarak yaptım. Asteğmendim. Düşünsenize devlet bir tümenin malzemesini bana emanet ediyor. Madem Ermeni idim de bu nasıl oldu. Hrant’ın çavuş olamaması tamamen kendisi ile ilgiliydi. Her yüksek not alan çavuş olamaz. Kanaat da çok önemli”
Dünya üzerindeki Ermenilerin en rahat yaşadığı ülkenin Türkiye olduğunu belirten Kevorkyan, “En temiz ve medeni Ermeniler Türkiye’de yaşıyor. Ermenistan’dakiler resmen dağlı gibi yaşıyorlar. Hele Ermenileri koruyor görünen Fransa’da sokakta gördükleri zaman yüzümüze bakarak, ‘Pis Ermeni’ diye bağırıyorlar” diyor.

Emperyalizme Dikkat

Türk insanında her zaman, “Sermaye Ermeniler’de” diye bir kanı olduğunu belirten Kevorkyan bunun nedenini şöyle anlatıyor: “Evet başta kuyumcular da öyleydi. Babadan oğula geçerdi. O yüzden ticaret Ermeni ve Rumların elindeydi”. Kevorkyan bundan 60 sene önce ilkokulunun başöğretmeni Süleyman Nuri Öz’ün verdiği dersi bugün içinde bulunduğumuz durumu aydınlatmak için özellikle anlatmak istiyor: “Bir gün Maden Tetkik Arama yazdırdı bize. Sonra; Size öyle bir Türklük vereceğim ki MTA’daki mühendisler gibi petrolü bulup da yok demeyesiniz dedi. Sonraları yıllar sonra bir arkadaşım araştırma yapıyor. O dönem ithal edilen cıva Cumhuriyet tarihinin toplamının üç katı. Bir bakıyor ki bu cıvalar açılan petrol kuyularının kapatılması için kullanılıyor. Emperyalist güçler Kurtuluş Savaşı’ndaki galibiyetimizi hazmedemiyor. Tarihte bu kadar istilaya uğrayan bir devlet var mı ki ölü toprağından dipdiri kurulsun. İşte bunlara dikkat etmek lazım.”

Tercüman
5 Feb 2007

Hiç yorum yok: