Van Sallandığında Erivan


01/11/2011
Van depremi Ermenistan'da nasıl hissedildi? Erivan Basın Kulübü Başkanı Boris Navasardyan ve eski Dışişleri Bakanı Vartan Oskanyan'ın asistanı, Civilitas Vakfı'nın yöneticisi Salpi Gazaryan'la ilişkilerin 'normalleşmesini' konuştuk


Ararat, günün her saati bir başka görünüyor Erivan dan. Fotoğraflarının kullanılmasına izin veren Sevan Matossyan a özel teşekkür... Fotoğraf: SEVAN MATOSSYAN
PINAR ÖĞÜNÇ

Duyunca ‘Ben bu kelimeyi biliyorum’ diyorsunuz, ne yeseniz biraz sizin evin yemeği… Bir de Ararat var, bizim Ağrı yüzünü bildiğimiz… Berrak bir sabaha denk geldiğinizde o dağ yerden mi yükseliyor, yukarıdan mı iniyor, kafanız karışıyor. Eşsiz güzellikte bir doğa parçasının yanı sıra Ermenistan’da bir anıt, bir heykel sanki Ararat; malzemesi safi insan, safi hikâye…
. . .

Bütün bu kesişmelere rağmen, girdiğiniz otel lobisinde bir Türkiye televizyonundan alınmış görüntüleri, Van depremini duyuran Türkçe altyazıları ve ekran karşısına dikilmiş insanları görünce bir tuhaf oluyorsunuz. Van, Erivan’a bir-iki saat uzaklıkta lakin en az iki uçak değiştirerek 20 saatten önce varmak mümkün değil.

Van, Ermenistan televizyonundan enkaz görüntülerini izleyen birçoğunun da toprağı…
7. Uluslararası Erivan Çocuk ve Gençlik Filmleri Festivali için bulunduğumuz noktada çok daha hafif hissedildi deprem; belki 3 büyüklüğünde… Fakat sarsıntı başka türlü oldu.

Önce Medzamor Nükleer Santralı’na gözler çevrilmişti ki, herhangi bir sorun olmadığı, santralın 9 büyüklüğünde depreme hazırlıklı inşa edildiği bilgisi geldi. Durumu merak edilen Ahtamar Surp Haç Ermeni Kilisesi’nden önce hasar görmediği haberi gelmişti, sonra kubbesinde çatlaklar oluştuğu duyuldu.

Ama en fazla konuşulan konu Ermenistan’ın Van’a nasıl yardım edeceğiydi. Daha o gün Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e gönderdiği mesajda Türkiye’nin derin acı ve üzüntüsünü paylaştıklarını belirtip yardım önermiş, fakat teklif nazikçe geri çevrilmişti.

Bu acılı günde bile mi?

Bizim Erivan’da bulunuşumuz, deprem ve hemen sonrasına, yani dış yardımların önce tamamen rededdildiği, sonra sormadan gelenlerin kabul edildiği evreye denk düşüyor. Süregiden Türkiye-Ermenistan ilişkilerini, daha doğrusu ilişkisizliğini düşününce, orada bu ret genel bir karar değil, doğrudan Ermenistan’a karşı bir hareket olarak algılandı. Acı günde dahi desteğe müsaade edilmemesi, açıkça bir ‘Pes’ hissi yaratmıştı.

O günlerde Türkiye’nin kendi potansiyelini sınadığını henüz bilmiyorduk. Daha sonra fikir değişmiş olacak, Ermenistan’dan kalkan, çadır, battaniye, şişme yatak, nevresim ve uyku tulumu dolu uçak Erzurum’a indi.

Erivan’dayken Van sallandığında, inatla kapalı tutulan sınır kapıları açık olsa ne değişirdi diye düşündüm hep. Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin ‘normalleşmesini’ konuşurken, Van’ın acısı hep geldi ortaya oturdu. Hepimiz sallanmıştık çünkü…

‘99 depreminde de sınır kapalıydı’

Boris Navasardyan

Erivan Basın Kulübü, 60 üyesiyle basın özgürlüğünün, oligarklar tarafından gazetecilere uygulanan ve sonra soruşturulmayan şiddetin tartışıldığı Ermenistan’da gazetecilerin nefes borusu gibi… şu anda doğrudan yazdıkları yüzünden cezaevinde olan gazeteci yok, ama başka suçlardan yargılanmaları sırasında muhalif oldukları için daha fazla ceza aldıklarına inanılan gazeteciler var.

Türkiye basınıyla da sıkı ilişkileri olan Başkan Boris Navasardyan’la da lafa depremle girdik.

Erivan, Van’daki depremi nasıl hissetti?

Önce büyük başsağlığı diliyorum herkese. Ermenistan’da tabii ki nüfusun büyük çoğunluğu Van’dakiler için çok üzüldü. Çünkü 88 depremini yaşamışlar, depremin acısını biliyorlar. Tabii ki aşırı uçlarda olanlar da var, her ülkede olduğu gibi. Özellikle sosyal medyada fikirlerini söyleyen bu insanlardan çok kötü tepkiler gelebildi, “Hak ettiler” şeklinde.

Türkiye’nin doğusunda, Kürt bölgesinde yaşanan bu deprem için, Batı’dan da “Hak ettiler” diyen çıkabildi.

Bugün katıldığım bir televizyon programında Ermenistan’da Kürt cemiyetinin temsilcisi de vardı. Kürt bölgesi olduğu için devlet yardımlarında aksamaların olduğunu ondan duydum. Bu fikir buradaki Kürtler arasında çok yaygın. Ben tam güvenemiyorum. Çünkü devletler ülkenin bölgesine göre hareket edemez. Afet halleri dışında da her bölgeye eşit muamele etmekle yükümlüdür. Ama maalesef bu söylenti yayılıyor. Bu da genel politik durumla açıklanabilir. Ermenistan’daki aşırı uçlar da Türkiye-Ermenistan ilişkilerindeki politik durumdan besleniyor. Protokollerin başarısızlığı çok insanda tersine etki yaptı, ilişkileri daha da kötüleştirdi. Bakın 1999 depreminde kimse bir şey konuşmadan Ermenistan’dan yardım ekipleri olay yerine gitmişti. Bir izin söz konusu olmamıştı. şimdi ise Ermenistan önce resmi kanaldan yardıma hazır olduğunu bildirdi. Fakat aldığı cevap “Teşekkürler, almayalım” oldu. Bir Ermenistan, bir ısrail bu cevabı aldı.

Bu ne demek sizce?

Demek bu iki ülke Türkiye’yi hayal kırıklığına uğratıyor. Çok açık bir sinyal. Bu iki ülkenin aynı kategoride yer alması çok önemli. Bölgenin jeopolitik olarak değişimiyle ilgili.

Diplomatik vaziyet böyleyken yine de sınır açık olsa ne değişirdi?

Bence kapıların fiziken açılmasıyla ilgili değil; genel atmosfer önemli. 99 depreminde de sınır kapalıydı ama yolu bulundu.

Anaakım medya toplumun zaaflarını, var olan milliyetçi damarı besleyerek ayakta kalabilir ancak. Ermenistan’da alternatif, muhalif medyanın şansı var mı?

Çok şaşıracaksınız ama Ermenistan-Türkiye ilişkileri söz konusu olduğunda medya genellikle koşulsuz biçimde Türkiye’yi suçlar bir tavırda değildir. Çünkü ya devletler arası bir ilişki kurulma çabası vardır, olmadığı hallerde de bunun umudunu taşırlar. Toplumda zaten Türkiye’ye karşı olumsuz bir kanı var. Eğer medya buna bir şey eklerse, sonra ilişkinin hiçbir yolu kalmaz. Politik yolu tıkamak istemezler. En fazla haberi görmezler ya da derine inmezler. Yazılı medyada muhalif ses daha güçlüdür, çeşitlilik daha fazladır.

Muhfazakâr ve milliyetçi medya elbette mevcut fakat Ermenistan’da liberal medya daha popüler…

‘Ankara bu sese kulaklarını kapatamaz’

Salpi Gazaryan

Kökleri Muş, Kayseri ve Gürün’e uzanıyor. 1915’te sülalesinden tek başına kalan anneannesini bir Türk aile büyütmüş. 12 yaşındayken Ermeni bir tüccarla evlendirilen anneanne daha sonra Halep’e, kızının ve torunu Salpi Gazaryan’ın doğduğu Halep’e kaçmayı başarmış. 60’lar sonrası Amerika, sonra Ermenistan…

Ermenistan’ın eski Dışişleri Bakanı Vartan Oskanyan’ın asistanlığını yapan Gazaryan, şu anda Civilitas Vakfı’nın yöneticisi. Gencecik bir kadroyla, Ermenistan’ın ilk haber web televizyonunu açtılar yakında. (civilnet.tv) Minicik bir stüdyodan, ülkenin en bağımsız yayınını yapıyorlar.

1975’ten 1990’a kadar 600 soykırım tanığıyla görüşmeler yapan Gazaryan, Ararat deyince gözleri dolan ama kendiyle tatlı tatlı dalga geçmesini de bilen bir kadın. Aşina olduğu diplomatik dilden konuşsa “Biz artık hisli hikâye değil, politik adım istiyoruz” demez.

Van sallandığında Erivan’da ne oldu?

Vanlı Ermeni de o kadar çok ki… Size bizim ekibin nasıl yaşadığını anlatabilirim. Bazıları Batı kökenli Ermeni, çoğu değil. Hepsi burada internetle, haberle, insan haklarıyla iç içe… Haberi alıyorlar ve bakıyorlar ki ‘Hiçbir şey yapamayız!’. Van bir saat uzakta, ama ulaşmamız en az 22 saat sürer. O kadar acayip ki, kalakaldık.

Sınır açık olsaydı ne değişirdi?

Çok şey… Bakın şu an kapalı haliyle bile, Diyarbakır’da kilise açılışı var, kimsenin umurunda olmuyor o yol. 18 saatte güle oynaya kalkıp Diyarbakır’a gidiyorlar. Ortada afet yok, lüzumlu bir durum yok. Bir de burada depremin bilgisi başkadır. Ermenistan’da birkaç kuşak yukarı çıkın, depremi tecrübe etmemiş yoktur. Arabalarda, çadırda yaşamalar, sisteme güvenmedikleri için kendi yardımlaşma ağları… O yüzden büyük çoğunlukta bu bilgi hafızalarda taze bir yerde. Ama işte bir şey yapamıyorlar.

1915’ten uzaklaştıkça her kuşak bir öncekinden daha mı sert oluyor?

Sanmıyorum. Bir kere zaman işini yapıyor; yaralar her gün bir öncekinden daha iyi olur. Diyasporanın ya da Ermenistan’ın kurumsal sesleri bir yana insanlar, yaşananlar ve yapılması gerekenler konusunda çok daha felsefi düşünüyor bence. Aynı anda iki şey daha oluyor. Türkiye’de devletin inkâr politikası sürüyor. Ve aslında tam da bunun sonucunda gençler ya da genel olarak Ermeniler şöyle düşünüyor: ‘Siz gerçekten ciddi misiniz?’ Bu katılaşmak değil. Diyorlar ki: ‘Kurban olan biziz ve yine de ilişki istiyoruz’. Türkiye Osmanlı’ya dair birçok şeyi değiştirdi. Bana çok inanılmaz geliyor, iyiliğini kötülüğünü tartışmıyorum, ama alfabesini değiştirdi Türkiye. Bu inanılmaz bir adım. Bunu yapabilen, Osmanlı’nın suçlarını, hatalarını neden reddedemiyor? Ben her şeye rağmen önümüze bakmaktan yanayım. Ankara bu sese kulaklarını kapatamaz.

Uzun zaman Dışışleri Bakanı’nın asistanlığını yaptınız. Sürekli Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesinden konuşuyoruz. Normal ne artık?

Sınırların açılması ve diplomatik ilişki; bu kadar. Bundan sonra konuşabiliriz, ağlarız, birbirimize bağırırız. Gürcistan’la Ermenistan’ın çözmesi gereken 55 tane mesele var ama ilişkileri ‘normal’. Ankara’nın, uçuşların ya da ticari ilişkilerin olduğunu söylemesi yetmez. Çünkü bunlar umurumda değil.

Hiç yorum yok: