Aaa... Benim Bir Ermeni Komşum Vardı

pix
Yazar Jaklin Çelik ile İstanbul`un semt, insan ve kültür dokusunu espritüel bir dille kaleme aldığı kitabı "Kum Saatinde Kumkapı" üzerine...

Jaklin Çelik, `Kum Saatinde Kumkapı` adıyla çıkan ilk kitabının bu denli ilgi çekeceğini tahmin etmiyordu. Toplumumuzun farklı yüzlerinden kesitler içeren öykülerinin yer aldığı kitabında, bu insanların günlük yaşam içinde nasıl da aynı duygularla sevindiklerini ve hüzünlendiklerini dile getirerek, farklı kültürlerden de olsa toplumumuzun aslında birçok ortak noktada nasıl bütünleşebildiğini anlatmış. Jaklin, annesi Mari Çelik`e ithaf ettiği 15 öyküyü içeren kitabında yer verdiği Ermenice deyimleri ise, kısa dipnotlarla okuyucuya açıklamış. Kitabın son iki sayfası ise Jaklin`in kumsaatinde yer alan eski fotoğrafları da içeriyor.

Daha önce Öküz, Fesat, Uç, Varlık, Haliç Edebiyat adlı dergilerde öykü ve röportajları; Cumhuriyet Dergi, Sky Life, Liderler ve Finans Dünyası`nda ise röportajları yer alan Jaklin, bir yıl Ermenice ve Türkçe yayın yapan Agos Gazetesi`nde basın-yayın sayfası editörlüğü yaptı, `Keman Çalan Balıklar2 adlı köşesinde yazılarını yayınladı. 1999 yılında Varlık Yayınlarınca düzenlenen Yaşar Nabi Nayır Öykü Yarışması`nda ilk dörde girerek dikkate değer seçildi. Jaklin`le, özellikle İstanbul`un semt, insan ve kültür dokusunu espritüel bir dille kaleme aldığı kitabı üzerine konuştuk.

İstanbul`daki kozmopolit yaşam geleneği batıya göre oldukça farklı ve bir o kadar da zengin. Kitabında birçok etnik yüzleri bir araya toplamak zor olmadı mı?


Hayır. Zira ben, Türkiye`deki toplumun `sen, sen, sen` diye ayrıştırılmaya çalışıldığı, zorlamayla gelen öteki yüzleri değil, tam tersine öteki olarak görülmeye çalışılan yüzlerin, diğerlerinden farklı olmadığını anlatmaya çalıştım öykülerimde. Dolayısı ile bazı öykülerimde her ne kadar bariz bir biçimde İstanbul Ermenileri`nin yaşamını anlatıyor olsam da, sonuç itibarı ile; `Evet onlar da senin gibi yaşıyorlar işte, senden hiç farkları yok. Adı Ohannes, Hampartsum veya Ağavni ama senin gibi yaşıyorlar. Hatice`den, Ahmet veya Mehmet`den farklı değiller` düşüncesini anlatmaya çalıştım. Çünki biz, gerek Türkler, Süryaniler ya da Ermeniler, hepimiz iç içe yaşıyoruz ve insan olarak birbirimizden farklı değiliz. Bu bir anlamda, `Aaa.. benim bir Ermeni komşum vardı..` ifadesinin öyküsüdür. Evet senin bir Ermeni komşun vardı ve o işte buydu. Sonuçta hepimiz aynıyız.

Genç bir yazarsın, özdeş olduğun İstanbul`un günümüz çok kültürlü yaşamı hakkında neler söyleyebilirsin?


-1968 yılında Diyarbakır`da doğdum. Ufak yaşta ailemle İstanbul`a geldik ve Kumkapı`ya yerleştik. İlk öğrenimimi Gedikpaşa Surp Mesropyan Okulu`nda gördükten sonra, Çemberlitaş Kız Lisesi`nde eğitimime devam ettim. Kitabımda yaşadığım bu dönemi ve çevremdeki insan dokusunu anlatmaya çalıştım. Zamanın getirdiklerini ve götürdüklerini biliyorum fakat yinede günümüz İstanbul`unda hala varlığını koruyan bir kozmopolit gelenekten sözedebiliriz. Eskiye oranla az da olsa, hala birlikte yaşıyoruz ve sadece Kumkapı`da değil, Samatya`da, Ortaköy`de, Adalar`da ve İstanbul`un birçok semtlerinde.

Yazarken neler hissediyorsun, seni öyküye iten ne?

Hep bunu söylüyorum, bence öykülerimde insan unsuru çok önemli. Bir yazarın ise sürekli kendi iç dünyasını anlatması ise, beni cezbeden bir şey değil. Dolayısı ile beni çeken insan, sokaklara çıkmalıyım, yaşamalıyım ve hissetmeliyim. İşte cebini karıştırırken olaya giriyorum. Denizi yada güneşi seyrederken değil. Bunlaru hissediyorum. Bence yaşanan olaylar çok önemli. Ve kolayca yazamıyorum açıkçası, bir öykünün çıkması aylarca sürebiliyor.

Bu ilk kitabın. Çizgin hep bu mu olacak?

Evet. İnsanla devam etmeliyim. Hissettiklerimi, yaşadıklarımı ve yaşanılanları, kendi espiri anlayışımla bir sentez haline getirerek kaleme aldım kitabımı. Böyle bir çizgi izledim. Şunu biliyorumki: Evet, sokaklarda dolaşacam ve yine insan öyküleri yazacağım. Zira o insan benim. Yani yaşamın içinden geliyor olmam, sokaktan kopmayacak bir çizgide yazmaya devam ettirecek beni. İnsan ve yaşam.

Bir ikinci kitap yada yeni projelerden söz edebilir miyiz?


-Şu anda Tarih Vakfı`nda çalışıyorum, sözlü tarih bilimi. Geçenlerde bir sergi açtık, `Bankalar Caddesi Sergisi`. Bu projede araştırmada yer aldım. Serginin içeriği `Geçmişten günümüze caddede yer almış insanların canlı tanıklıkları`. Önümüzdeki günlerde ise yine Tarih Vakfı`nın yeni bir projesinde yer alacam ve bu arada Kumkapı ile ilgili bir sözlü tarih çalışmam var, buda yine Tarih Vakfı`nca başlatılan Arnavutköy, Balat, Kuzguncuk ve Cihangir`i kapsayan bir atölye çalışması içinde yer alacak. Buna bağlı olarak, yeni bir kitap projem de var.

Röportaj: Arman Tayran

Kaynak: © İstanbul İletişim ve Tanıtım Hizmetleri

1 yorum:

Adsız dedi ki...

abla ben amcanız fevzi çeliğin oğlu özcan çelikim... yorumunu bekliyorum abla. faca hesabın varsa tanışalım...