Sosyo-Ekonomik Açıdan Osmanlı Dönemi Sivas Ermenileri



Doç. Dr. Ömer DEMİREL*

Özet

Sivas şehri XI. yüzyıldan itibaren Ermenilerin yerleştiği ve nüfus itibariyle en yoğun Ermeni nüfusunun bulunduğu Anadolu şehirlerinden birisidir. Osmanlı öncesinde ve Osmanlı dönemi boyunca Ermenilerin yönetici veya Müslüman Türklerle örnek bir ilişki sergiledikleri arşiv kaynaklarına yansımıştır. Osmanlı dönemi boyunca nüfuslarını artırarak muhafaza etmelerinin yanı sıra ekonomik açıdan da esnaf ve tüccarlık yaparak, şehir-içi ve şehirlerarası ticareti bir anlamda ellerinde tutmuşlardır. Ermenilerin zenginlik ve refah açısından Müslüman Türkler kadar zengin ve rahat bir hayat sürdürdükleri de görülmektedir. Dinî , kültürel ve sosyo-ekonomik açıdan rahat bir hayat sürmelerinin yanı sıra, bilhassa Tanzimattan sonra yönetim ve idarî açıdan Müslümanlarla eşit haklara da sahip olmuşlardır. Bu tebliğde başta şer’iye sicilleri ve tapu tahrir defterleri olmak üzere zengin bir arşiv taraması yapılmak suretiyle Osmanlı dönemi Sivas Ermenilerinin sosyo-ekonomik özellikleri tahlil edilmeye çalışılacaktır.

Sivas şehrinin Ermenilerle olan ilişkilerinin tarihî kökenleri XI. yüzyılın başlarına kadar dayanmaktadır. Doğu Anadolu seferine çıkan Bizans İmparatoru II. Basil 1 021’de Vaspuragan Ermenilerinin yurdu olan Van bölgesini Bizans İmparatorluğu’na ilhak etmiş (12 kale, 4 400 köy ve 115 manastır) ve onlara yurt edinmeleri için Sivas bölgesini vermiştir[1]. Bizans İmparatoru ile anlaşan Vaspuragan Kralı Johan Senekerim, hanedanı ve yaklaşık 15 bin vatandaşı ile beraber Sivas’a yerleşmek suretiyle hakimiyetini buraya taşımıştır[2].

Senekerim liderliğindeki Ermenilerin Sivas’taki hakimiyeti, Bizans İmparatorluğu’na bağlı vassallık statüsüde, şehir yönetim özerkliğine sahip bir idare bağlılığıdır. Senekerim’in ölümü sonrasında ise oğullarından Davit ve Adom Sivas’ta Ermeni idaresini sürdürmüşlerdir[3].

Sivas ve yöresine Türklerin 1059’dan itibaren fasılalarla gelmesi, Romanos Diogenes’i 1071’de Anadolu seferine çıkararak bu meselenin kökünden halletmek düşüncesiyle harekete geçirdi. Sivas’a geldiğinde Ermeni Prensleri Adom ile Abusahl tarafından törenle karşılandı. İmparatorun Sivas’ta bulunduğu sırada Sivas’taki Rumların, Türkmen saldırıları sırasında kendilerine, Türkmenlerden ziyade Ermenilerin eziyet ettikleri şeklindeki şikâyetleri üzerine, Diogenes Sivas’taki Ermenileri kıyıma girişmiş, şehrin yağmalanmasını emretmiş ve birçok Ermeniyi öldürtüp Adom ve Abusahl’ı Sivas’tan sürmüştür[4]. İmparator’un bu baskısı Ermenilerin Anadolu ve Sivas’a yapılan Türk akınlarını olumlu karşılamaları ve Türklerin hoşgörü ve adaletli yönetimini tasvip etmelerine sebep gösterilmektedir. Sivas şehrinin 1075 ile 1080 yılları arasında gerçekleşen fethinden sonra, Dânişmendoğulları’nın ilk yerleşik başşehri ve kültür merkezi olmuştur. 1175’ten itibaren ise, Sivas şehri Selçuklu hakimiyetine girmiş siyasî, kültürel ve ekonomik açıdan parlak bir dönem yaşamıştır.

Gerek Dânişmendli ve gerekse Selçuklu yönetimi esnasında Türk-Ermeni ilişkilerinin çok iyi olduğu, dönem kaynaklarından olan Ermeni rahibi Urfalı Matheos ile Süryanî Mihael tarafından nakledilmektedir[5]. Bu dönemde Selçuklu ve Dânişmendli topraklarında çeşitli kiliselerin yapıldığı, tamir edildiği ya da donatıldığı bilgileri de kaynaklara yansımıştır[6].

1243 Kösedağ bozgunundan sonra Sivas’ta kurulan İlhanlı hakimiyeti sırasında da, Sivas Ermenilerinin ve Sivas Ermeni Kilisesi başı olan katolikosun İlhanlı-Vatikan ilişkilerinde köprü rolü üstlendiği görülmektedir[7]. Eretna ve Kadı Burhaneddin yönetimindeki Sivas şehrinde Ermeni halkının memnuniyetinin sürdüğü anlaşılmaktadır. XIV. yüzyılın sonlarına doğru Müslüman-gayrimüslim ilişkilerinin problemsiz devam ettiği, hatta Timur’un Sivas’a saldırısı esnasında bile Ermenilerin Türklerle birlikte şehri savunduğu bilinmektedir[8].

Şehirde Timur’un diri diri toprağa gömdürdüğü askerlerin ise, konuyla ilgili bilgi veren Şerefeddin Yezdî, Hammer ve Ermeni tarihçilerden Thomas de Medzoph tarafından Ermeni oldukları iddiası da kaynaklarda yer almıştır[9].

Osmanlı Hakimiyetinde Ermeniler

Sivas şehri, Osmanlılar tarafından ilk ele geçirildiği 1398 tarihinden sonra Timur işgali sonrasında 1408 tarihinde ikinci kez Osmanlı hakimiyetine girmiştir. Ancak Timur felâketi Sivas şehrini her bakımdan tahrip etmiş, sosyo-ekonomik ve demografik açıdan şehirde büyük oranda yıkım yaşanmıştır. Zira Timur öncesindeki şehrin çeşitli özellikleri hakkında önemli kaynak durumunda olan İbn Batuta’nın nüfus, iktisadî hayat ve şehrin canlılığı hakkındaki verdiği bilgiler ile Timur sonrası kaynakları bu durumu çok net olarak karşılaştırma imkânı vermektedir[10].

Demografik Açıdan Ermeniler

Osmanlı idaresine giren Ermeniler hakkında ilk bilgiler Osmanlı Devleti tarafından 1454 tarihinden itibaren sık sık yaptırılan tahrir defterlerinden (nüfus ve vergi kaydı) öğrenilmektedir. Bilhassa Ermeniler hakkında demografik bilgilere ulaştığımız bu defterler, 1454, 1519, 1528, 1553-1554, 1574 tarihlerinde şehir veya vilâyet bazında teferruatlı rakamlar vermektedir[11].

Bu sayımlardın ilki olan Osmanlı Devleti’nin yapmış olduğu 1454 tahririnde şehirde toplam 567 hane (yaklaşık 3 000 kişi) kayıtlı olup bu sayının yarıdan fazlasının gayrimüslim yani Ermenilerden oluştuğu anlaşılmaktadır. Bu dönemde Müslim-gayrimüslim halkın farklı mahallelerde oturduğu izlenimini veren kayıtlarda Ermenilerin Palas, Meksat Keşiş, Zilkar, Bazar, Keşiş Mehtar, Nurmuş Keşiş ismiyle kayıtlı 6 mahallede yerleşik oldukları anlaşılmaktadır[12]. 1574 tahririne kadar bu altı mahallede sakin olan Ermenilerin nüfusları büyük bir hızla artmış, mahalle isimlerinden bazıları Kaleardı, Kepenek ve Köhne Civan olarak değişmiştir. Toplam nüfusları 1574 tarihinde 2 085 haneyi (10 bini geçmiştir) bulmuştur. Osmanlı merkezî otoritesinin Sivas dahil Anadolu’nun diğer şehirlerinde de sağlanması sonrasında ayrı ayrı oturan Türkler ve Ermeniler karışık bir halde aynı mahalleyi -(komşu olarak)- paylaşmışlardır. Bilhassa Celâlî isyanları sırasında kırsal yöreden şehir merkezine gelen Müslüman ve gayrimüslim nüfus karışık yeni mahalleler oluşturarak birlikte yaşamaya başlamışlardır. Sivas şehrinin en kalabalık gayrimüslim mahallesi ise, bazı dönemler haricinde Bazar[13] mahallesi olmuştur[14]. Yaklaşık 4 asrı aşkın bir süre bu özelliğini korumuştur.

Sivas şehrindeki Ermeni nüfusuyla ilgili 1831 tarihli ilk Osmanlı nüfus sayımı ve seyyahlardan aldığımız rakamlar oldukça zengin ve teferruatlıdır. 1831 tarihli Osmanlı genelinde yapılan ilk nüfus sayımında Sivas şehir merkezindeki çoğunluğu Ermeni olan gayrimüslimlerin sayısı 9 bin civarındadır ( 1782 hane). Bu tarihte mahalle olarak en yoğun gayrimüslim (Ermeni) nüfusunun bulunduğu mahalleler; Hoca İmam (58 hane), Cami-i Kebir (72 hane), Bazar (178 hane), Köhne Civan (49 hane), Sarı Şeyh (42 hane), Üryan-ı Müslim (64 hane), Üryan-ı Zımmî (119 hane), Kösedere-i Zımmî (97 hane), Akdeğirmen (105 hane), Kilise (143 hane), Ağca Bölge (80 hane), Ece (129 hane), Örtülüpınar (87 hane), Baldır Bazarı (96 hane), Küçük Bengiler (98 hane), Küçük Minare (23 hane), Temürcüler Ardı (110 hane) ve Bâb-ı Kayseri (79 hane)’dir.

XIX. yüzyıl Sivas şehir nüfusuyla ilgili verilerin oldukça zenginleştiği bir dönem olmuştur. Yüzyılın ilk yarısındaki sicillerde yer alan nüfus kayıtlarını, ikinci yarısında Sivas vilâyet sâlnameleri[15] ve yüzyılın tamamı için seyyahlardan elde edilen bilgiler takip etmektedir. Bu yüzyılda şehir merkez nüfusunun 15 bin ile 43 bin arasında değiştiği, çoğunluğu Ermeni olan gayrimüslim nüfusun ise 6 bin-9 bin arasında olduğu belirtilmektedir[16]. Demografik açıdan XX. yüzyılın ilk yarısında Sivas şehir nüfusu konusunda Sivas vilâyet sâlnamelerinde ve yabancı devlet arşivlerinde[17] ve tabii Cumhuriyet döneminde yapılan nüfus sayımlarında[18] şehir nüfusu hızlı bir artış kaydetmek suretiyle 1980’de 173 bin ve son yapılan 1999 sayımında 233 bine ulaştı. Ermenilerin çoğunlukta olduğu gayrimüslim nüfusun ise, 1901-1965 tarihleri arasında değişken ama çeşitli sebeplere bağlı olarak azalan bir nüfus yapısı vardır[19].

Ekonomik Açıdan Ermeniler

Osmanlı toplumu geleneksel Ortadoğu devletlerinde olduğu gibi iki guruba ayrılır. İlki hükümdarın iktidarını devrettiği vezir ve valilerin oluşturduğu askerî grup, ikincisi ise vergi veren yani reaya. Askerî sınıf ellerinde Padişah beratına sahip olup vergi vermeyenlerdir. Reaya ise Müslüman veya gayrimüslim olsun ekonomik etkinliklerine göre, çiftçi, esnaf veya tüccar diye isim alırlar[20]. Bazı küçük istisnalar dışında Ermenilerin de içinde bulunduğu gayrimüslimlerin tamamı reaya zümresi içerisinde yer almış ve tüm Osmanlı şehirlerinde olduğu gibi Sivas şehrinde de esnaf ve tüccarlık yapmışlardır.

Konuyla ilgili en zengin arşiv kaynağı durumunda olan kadı sicilleri, Sivas şehrinde yaşayan Ermenilerin faaliyet gösterdikleri meslek dalları hakkında ayrıntılı bilgiler vermektedir. Bu defterlere göre şehirde faaliyet gösteren esnaf gruplarını etnik dağılım açısından üç başlıkta incelemek mümkündür. Birincisi, tamamı Ermenilerden oluşan meslekler, ikincisi Müslümanlarla paylaşılan meslekler ve sonuncusu ise tamamen Müslümanların faaliyet gösterdiği meslek grupları.

1- Birinci guruba giren tamamı Ermenilerden oluşan meslekler; balmumcu (3 kişi), basmacı (16), cezveci (1), çadırcı (5), çizmeci (4), dülger (11), fişekçi (2), hekim (7), kalaycı (23), kayakçı (2), kılıççı (4), kilitçi (2), kuyumcu (23), kireççi (1), nakkaş (1), odabaşı (4), şevbci (1), tireci[21] (2), yemenici (1) ve zurnacı (1)[22]. Dikkat edilirse Ermenilerin faaliyet gösterdiği mesleklerin hemen hepsi zanaatkârlık gerektiren veya hekimlikte olduğu gibi uzun süreli eğitim olan dallardır[23].

2- Ermenilerle Müslümanların paylaştığı meslekler ise yine kendi içinde Ermenilerin çoğunlukta olduğu meslekler, Müslümanların çoğunlukta olduğu meslekler ve her iki grup tarafından eşit sayıda temsil edilen meslekler olarak gruplara ayrılmıştır. Birinci grup için attar (30-1), bakkal (16-15), berber (11-10), bezirci (2-1), bezzaz (9-1), boyacı (8-1), dellak-tellak (4-3), göncü (8-1), haffaf (16-3), işçi (2-1), kasap (27-26), kavukcu (3-2), kürkçü (13-1), saatçi (5-1), ve temürcü-demirci (52-3) meslekleri tespit edilmiştir[24]. Bu mesleklerden zanaatkârlık ve el becerisi isteyen attar, bezzaz, boyacı, haffaf, kürkçü, saatçi ve demirci esnafının çok azı Müslümanlardan oluşmaktadır. Paylaşılan mesleklerden Müslümanların çoğunluğu teşkil ettiği arpacı (16-2), bostancı (5-1), çubukçu (13-1), duhancı-tütüncü (30-10), eskici (11-9), hurdacı (4-1), kaltakçı (4-2), katırcı (9-3), kazaz (9-4), mumcu (7-3), oturakçı (15-2), penbeci (17-7), sarraç (77-2), terzi (38-27), tuzcu (6-2), ve tüccar (3-1) meslekleri tespit edilmiştir. İki grup tarafından da eşit sayıda temsil edilen mesleklere bıçakçı, değirmenci, enfiyeci, keçeci ve taşçı örnek verilebilir.

3- Tamamen Müslümanların tekelinde olan esnaf grupları ise abacı, arabacı,aşçı, bacacı, bahçıvan, balıkçı, baltacı, barutçu, pekmezci, börekçi (16), camcı, canbaz, celeb, cübbeci, çerikçi, çıkrıkçı, çorapçı, debbağ, dellal-tellal, dibekçi, ekmekçi (8), hamamcı, hancı, hızarcı, icarcı, kahveci (15), kazancı, kelleci, kebapçı, kiracıbaşı, kundakçı, küllükçü (höllükçü), leblebici, lüleci, mataracı, merkepçi, mismar (çivici), mutaf, mücellid, nalband, oduncu, paspan, soğancı, şerbetçi, tüfenkçi, yağcı, yoğurtçu ve zenbilci’dir.

Sivas şehir halkının ihtiyacını karşılamak için üretim ve alım-satım faaliyetlerini yürüten esnaf ve tüccar arasında bilhassa Sivas’ın şehirlerarası veya uluslararası olan ticarî ilişkileri çoğunlukla Ermeni tüccarların elindedir. Bunlar Sivas Ermenilerinden olabildiği gibi, daha çok Kayseri, Ankara ve İstanbul’dan gelen Ermeni tüccarları vasıtasıyla gerçekleşmektedir. Genellikle şehirlerarası veya uluslararası ticaret yapan Ermenilerin şehirdeki esnaf gruplarına göre maddî açıdan daha zengin oldukları belgelere yansımıştır. Örneğin 19. yüzyıl Sivas şehrinin içerisindeki en zengin ikinci esnafı, 51 249.5 kuruş mal varlığıyla Ermeni tüccarı Ankaralı Kirkor’dur. Bu noktada şöyle bir soru akla gelebilir. Acaba Sivas Ermenilerinin refah durumu nasıldır? Müslümanlarla ve diğer şehirlerde yaşayan Müslüman veya gayrimüslim esnafla zenginlik açısından benzerlikler veya aşırı uçurumlar söz konusu mudur? Konuyla ilgili zengin ve aydınlatıcı bilgilere ulaştığımız kadı sicillerindeki belgelerde gerek Sivas şehri Müslüman esnafı, gerekse diğer Anadolu şehirlerindeki Müslüman veya gayrimüslim esnafıyla benzer bir zenginlik (refah seviyesi) düzeyinde oldukları belirlenmiştir. Örneğin Sivas Ermeni esnafı içerisinden Bezzaz Artin, Kalaycı Agop, Bezzaz Bagos, Kuyumcu Hımyarson, Terzi Mudis, Semerci Gabriel, Kürkçü Basil ve benzerlerinin mal varlıkları, aynı dönemde şehirde esnaf olarak faaliyet gösteren Bakkal Halil Ağa, Börekçi Ali, Oturakçı Osman, Oduncu Kara Ali, Tuzcu Halil, Mücellid Ahmet, Demirci Hüseyin, Bostancı Ali, Bıçakçı Hasan gibi Müslümanlarla bir benzerlik göstermektedir[25]. Diğer Anadolu şehirleriyle ilgili arşiv çalışmalarında da refah ya da zenginlik durumları hakkında benzerlikler tespit edilmiştir[26].

Sivas Ermeni esnafına bir başka açıdan baktığımızda, Müslüman esnafla olan ticarî ilişkilerinin yoğunluğu, aralarındaki sonsuz güveni ve birbirlerine kefillik düzeyindeki ilişkileri arşiv kaynaklarına zengin bir şekilde yansımıştır. Örneğin 1850 tarihinde vefat eden Tüccar Kirkor’un 195 kişiden alacağı vardır. Bunların 49’u esnaf ve diğerleri ise Sivas halkının muhtelif kesimlerinden farklı meslek, din ve etnik özellikler gösterenlerdir. Örneğin Tüccar Kirkor’un alacaklı olduğu kişiler arasında Bakkal Mahmud Ağa’nın 70 kuruş, Kale Hamamcısı İbrahim Ağa’nın 30 kuruş, Kassab Başı Muğdis Agop’un 92 kuruş, Terzi Agop’un 185 kuruş, Bakkal Mihail’in 250 kuruş, Bakkal Osman’ın 100 kuruş, Hafız Veliyyüddin Efendi’nin 1 100 kuruş, Kadızade Hafız Efendi ve biraderlerinin 379 kuruş, Zaralızade Murtaza Bey’in 132.5 kuruş, Şeyh Bekir Efendi’nin 25 kuruş, Hakim Efendi’nin 154 kuruş, Mustafa Paşa’nın 2 420 kuruş, süvari dördüncü yüzbaşısı Osman Ağa’nın 77 kuruş, defterdar Halil Efendi’nin 240 kuruş, meydan hamamcılarının 251 kuruş ve müşâru’n-ileyh dairesinden (Sivas valisinin görevlilerinden) Yusuf Efendi’nin 25 kuruş borcu vardır[27].

Benzer örnekler arşiv kayıtlarında oldukça fazla bulunmaktadır. Özellikle Ermeni esnaf ve tüccarlarıyla Müslüman esnafın, şehir halkının veya idarecilerin yoğun bir borç-alacak ilişkisi içerisinde olmaları dikkat çekmektedir. Ayrıca dönemine göre oldukça yüksek miktarlardaki borçlanmalar birbirlerine olan sonsuz bir güvenin varlığını da göstermektedir. Ayrıca XIX. yüzyıl arşiv kaynaklarında Ermenilerle Müslümanlar arasında ev satış anlaşmalarına da sık rastlanmakta ve daha çok Müslümanların Ermenilere ev sattıkları görülmektedir[28].

Sosyo-Kültürel Açıdan Ermeniler

Osmanlı tebaası içerisinde millet-i sâdıka ismiyle belgelerde yer alacak kadar Türklerle iç içe girmiş bulunan Ermenilerin eğitim, kültürel faaliyetler, dinî inanç ve ibadet özgürlüğü konusunda çok rahat bir ortam buldukları söylenebilir. Tanzimat ve sonrasında ise, yönetim ve idarî haklar elde ettikleri de bilinmektedir.

Yönetim açısından muhassıllık meclislerine gayrimüslimleri temsilen katılan kocabaş ve metropolit, 1842 tarihinde bu meclislerin kaldırılmasından sonra ise, vilâyet idare ve vilâyet umumî meclislerine gayrimüslim temsilcileri tabii üye olarak katılmaktadır. Ayrıca halk tarafından seçilen gayrimüslim üyeler de bulunmaktadır[29]. 1911-1912 tarihli Sivas vilâyeti umumî meclisi 14 üye, 1 başkan olmak üzere toplam 15 kişidir. Üyelerin 7 tanesi Sivas merkez ve sancaklarından gelen Müslüman olmayan ve çoğunlukla Ermeni milletindendir[30]. Ayrıca Birinci ve İkinci Meşrutiyet meclislerine (1876 ve 1909) Ermeni milletvekilleri temsilci olarak katılmışlardır.

Osmanlı genelinde olduğu gibi Sivas Ermenileri dinî inanç ve ibadet hürriyetlerine de sonuna kadar sahip olmuşlardır. Sivas şehrinde çeşitli dönemlerde ve farklı özelliklere sahip olan 5 ile 9 arasında değişen sayıda kilise bulunmaktadır. Bunlardan 4’ü Gregorianlara aittir ve bunlar içinde Meryem Ana adına inşa edilmiş katedral en önemlisidir. Katoliklerin 1, Protestanların 2 kilisesi ve nihayet Cizvitlerin 1 mabedi bulunmaktadır[31]. Kilise tamiri ve bakımları hususunda da izin alabilmektedirler. Ayrıca Ermeniler inanç ve ibadetlerine uygun olarak özgürce kendi vakıflarını da kurmuşlardır[32].

Eğitim açısından benzer bir özgürlüğe sahip olan Sivas Ermenilerinin, şehirde XIX. yüzyılda 12’si Gregorianların, 8’i de Protestanlar’ın olmak üzere toplam 20 adet ilk ve temel eğitim kurumu bulunmaktadır.[33] Yine XIX. yüzyıl itibariyle kültürel açıdan faaliyet gösteren 2 matbaa 12 adet günlük gazete ve dergileri ile binleri geçen kitap basım faaliyetleri de vardır. II. Meşrutiyet ve sonrasında Sivas’ta yaşayan gayrimüslimlerin 15 adet Ermenice yayın organından bahsedilir[34].

Bütün bu özgürlük ortamında Ermeniler üzerinde Osmanlı Devleti tarafından İslâmlaştırma gibi bir zorlamanın yapılmadığı da anlaşılmaktadır. Zira yüzlerce yıllık sicil kayıtlarında çok nadiren ihtida ederek (mühtedi) Müslüman olan Ermeniye rastlanılmıştır. Aynı zamanda Ermeni nüfusunun da XV. yüzyıldan itibaren artarak devam etmesi, hiçbir azalmanın görülmemesi de tesadüfî olamaz. Ermenilerin Türklerle olan sosyo-ekonomik ve kültürel anlamda ilişkileri o derece yakın olmuştur ki, Hıristiyan olan bazı Sivas Ermenilerinin veraset dağıtımı konusunda Osmanlı (İslâm) Hukuku’nu tatbik etmişlerdir. Konuyla ilgili Sivas da dahil Osmanlı şehirlerinin çoğunda binlerce örnek bulmak mümkündür. Örneğin 1825 tarihinde Sivas Kösedere-i Zımmî mahallesinde vefat eden Artin veledi Bedros’un malı ailesi tarafından Osmanlı hukuk kuralları uygulanarak varislere paylaştırılmıştır[35].

Fakat XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı genelinde olduğu gibi Sivas şehrinde de bilhassa Fransız, İngiliz ve Amerikan misyonerlerinin faaliyetlerini dinî, eğikil ve sağlıkla ilgili faaliyetlerini takiben Türk-Ermeni ilişkilerinde farklılıklar ve problemler baş göstermiştir. 1879 yılından başlayarak problemlerin yaralama ve öldürme şeklinde büyük olaylara dönüştüğü kaynaklara yansımıştır. Sivas şehir tarihinde Türk-Ermeni ilişkilerinin siyasî anlamda araştırılması uzun süreli arşiv çalışmasıyla mümkün olabilir.

Netice itibariyle, Sivas şehri XI. yüzyıldan itibaren Ermenilerin yerleştiği Anadolu şehirlerinden birisi olması sebebiyle, nüfus itibariyle en yoğun Ermeni nüfusunun barındığı şehirlerden birisidir. Osmanlı öncesinde ve Osmanlı dönemi boyunca Ermenilerin yönetici veya Müslümanlarla örnek bir ilişki sergiledikleri arşiv kaynaklarına yansımıştır. Nüfuslarını artırarak muhafaza etmelerinin yanı sıra, ekonomik açıdan da esnaf ve tüccarlık yapmakta, şehir içi ve şehirlerarası ticareti de bir anlamda ellerinde tutmuşlardır. Zenginlik ve refah açısından Osmanlı reayası olan Müslüman Türkler kadar zengin ve rahat bir hayat sürdürmüşlerdir. Dinî, kültürel, sosyo-ekomik ve Tanzimat’tan itibaren ise yönetim ve idarî açıdan Müslümanlarla eşit haklara sahip olmuşlardır.



* Cumhuriyet Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü öğretim üyesi ; E-mail : demirel@cumhuriyet.edu.tr; Tel : 0 346 219 10 10-1425

[1] Ali Sevim, Genel Çizgileriyle Selçuklu-Ermeni İlişkileri, TTK Yayını, Ankara 1988, s.9.
[2] Urfalı Matheos Vekayi-Namesi ve Papaz Grigor Zeyli, Türkçe Tercüme H. D.Andreasyan, TTK Yayını, Ankara 1987, s.XIX; Sevim, Anadolu’nun Fethi, Selçuklular Dönemi, Ankara 1988, s.20; Besim Darkot, “Sivas”, İA, C. III, s.570.
[3] Mustafa Demir, Türkiye Selçukluları ve Beylikleri Devrinde Sivas Şehri, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilimdalı, İzmir 1996, s.17.
[4] Urfalı Matheos, a.g.e., s.141; Darkot, a.g.e., s.570-571.
[5] Urfalı Matheos, a.g.e., s.231; Yavuz Ercan, “Ermeniler ve Ermeni Sorunu”, Osmanlıdan Günümüze Ermeni Surunu, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2001, s.80-81.
[6] Cloude Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu’da Türkler, İstanbul 1994, s.208.
[7] Bertold Spuler, İran Moğolları, Çeviren C. Köprülü, Ankara 1987, s.257; Ahmet Gökbel, İnanç Tarihi Açısından Sivas, İstanbul 2004, s.87.
[8] Ömer Demirel, “Sivas’ın Timur Tarafından Zaptı ve Yağmalaması”, Cumhuriyetin 80. Yılında Sivas Sempozyumu Bildiriler, 15-17 Mayıs 2003, Sivas 2003.
[9] Bkz. Y. Yücel, Timur’un Dış Politikasında Türkiye ve Yakın-Doğu (1393-1402), Ankara 1980, s.82; Hammer, Devlet-i Osmaniye Tarihi, Mütercimi Mehmet Atâ, İstanbul 1329, C.2, s.43-44; İ. Hakkı-R. Nafiz, Sivas Şehri, İstanbul 1928, s.94-96.
[10] Seyahatname-i İbn Batuta, Tuhfetü’n-Nuzzâr fî Garaibi’l-Emsâr ve Acaibi’l-Esfâr, C.I, Mütercim Mehmed Şerif, İstanbul 1333-1335, s.326-327.
[11] Demirel, Osmanlı-Vakıf Şehir İlişkisine Bir Örnek: Sivas Şehir Hayatında Vakıfların Rolü, Ankara 2000, s.183-187.
[12] Demirel, Osmanlı-Vakıf Şehir İlişkisi, s.183.

[13] Bugünkü Bankalar caddesi ve Aynalı çarşı arasıdaki bölge.

[14] Bkz. Demirel, Osmanlı-Vakıf Şehir İlişkisi, s.183, Plan II.

[15] 1870-1890 yılları arasında 15 bin-20 bin arasındadır.

[16] Demirel, “Sivas”, DİA, Baskıda; Darkot, a.g.e., s.570.

[17] 1901’de Fransız kaynaklarında toplam 48 bin nüfusun 16 500’üni Ermeni nüfus oluşturmaktadır.

[18] 1927’deki ilk nüfus sayımında şehrin nüfusu 29 700’dür.

[19] Fransız kaynaklarında şehrin nüfusu 16 500 olarak geçerken, 1903 sâlnamesinde vilâyet genelinde 83 bin, 1914 tarihinde Sivas ve çevresi için toplam Ermeni nüfusun 151 bin, 1945 tarihinde 3 477 rakamı kaynaklarda yer almaktadır. Gökbel, a.g.e., s.170-171; Hikmet Özdemir-Kemal Çiçek-Ömer Turan-Ramazan Çalık-Yusuf Halaçoğlu, Ermeniler: Sürgün ve Göç, TTK Yayını, Ankara 2004, s.16-47.

[20] Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu Klâsik Çağ (1300-1600), Çeviren R. Sezer, 3. Baskı, Yapı Kredi Yayını, İstanbul 2004, s.73-74.

[21] Tire, pamuktan yapılan ipliğe verilen isimdir.

[22] Demirel, II. Mahmut Döneminde Sivas’ta Esnaf Teşkilâtı ve Üretim-Tüketim İlişkileri, Ankara 1989, s.159-162.

[23] Gayrimüslimlerin askere alınmaması onların mesleklerinde ustalık veya zanaatkârlık becerilerini artırmıştır. Ayrıca Müslümanların asker olma, beratlı olma arzusu da bu hususta etkili olmuştur.

[24] Demirel, II. Mahmut Dönemi, s.159-162.

[25] Demirel, “Sivas Tüccar ve Esnafının Mal Varlıkları ile Borç-Alacak İlişkileri”, Doğumunun 65. Yılında Prof. Dr. Tuncer Baykara’ya Armağan, Tarih Yazıları, Prof. Dr. Mehmet Akif Erdoğru, İstanbul 2006, s.158-173.

[26] Bkz. Demirel, “Tereke Defterlerine Göre Kayseri Tüccar ve Esnafının Borç Alacak İlişkileri”, IV. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu (10-11 Nisan 2003), Kayseri 2003, s.139-150; Demirel, “Çankırı Esnaf ve Tüccarı’nın Mal Varlıkları ile Borç-Alacak İlişkileri (1815-1875)”, Yâran Kültürü ve Çankırı, II. Çankırı Kültürü Bilgi Şöleni, 17-18 Eylül 2004, Çankırı 2005, s.32-42; Demirel, “Çorum Esnaf ve Tüccar’ının Mal Varlıkları ve Borç-Alacak İlişkileri (1850-1900)”, Osmanlı Dönemi Çorum Sempozyumu, 28 Eylül-3 Ekim 2004; Demirel, “Trabzon Tüccar ve Esnafının Mal Varlıkları ile Borç-Alacak İlişkileri (1800–1840)”, Karadeniz Tarih Sempozyumu, 25-26 Mayıs 2005, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Trabzon 2005.
[27] Bkz. Sivas Şer’iye Sicili (SŞS), Defter No: 25, s.140-145.
[28] Demirel, Osmanlı-Vakıf Şehir İlişkisi, s.23. Ayrıca bkz. SŞS, Defter No: 10, s.19, 37, 43, 89, 90; Defter No: 15, s.6, 17, 83, 100. Kayseri ve Ankara’da da benzer satışlar görülmüştür. Bkz. Suraiye Faroqhi, Men of Modest Substance House Owners and House Property in Seventeenth Century, Ankara and Kayseri, Cambridge 1987, s.154-155
[29] Musa Çadırcı, Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapıları, Ankara 1991, s.212, 219, 255-258.
[30] Bkz. Demirel, 1911-1912 Sivas Vilâyet Meclisi Kararları, Sivas Valiliği tarafınadn basılmak üzere.
[31] Bkz. Adnan Mahiroğulları, Seyyahların Gözüyle Sivas, İstanbul 2001, s.133.
[32] Demirel, Osmanlı-Vakıf Şehir İlişkisi, s.123.
[33] Bkz. Cuinet’den nakleden, Mahiroğulları, a.g.e., s.135-136.
[34] Bkz. Halacoğlu, Ermeni Tehciri ve Gerçekler (1914-1918), Ankara 2001, s.5.
[35] Bkz. SŞS, Defter No: 141, s.14-15.




Kaynak: © Erciyes Üniversitesi 2006


Hiç yorum yok: