Ermenistan'daki Anadolu

 © This content Mirrored From TurkishArmenians  Site turkiye-ermenileri.blogspot.com/
Arapgir, Maraş, Malatya, Van... Anadolu'nun bu şehirleri Ermenistan'ın başkenti Erivan'a bağlı yerleşim birimleriyle adaş. Acılarla dolu iki farklı coğrafyanın ortak hikâyesini anlatan 'Nor Anadolu' belgeseli, bu hafta gösterimde. Belgeseli yönetmen Burag Peksezer'den dinledik

ALPBUĞRA BAHADIR GÜLTEKİN

Çıkarılan tehcir kanunuyla Osmanlı topraklarından göç etmek zorunda bırakılan Ermenilerin gittikleri yerlerde kurmuş olduğu şehirler, uzun yıllar önce terketmek mecburiyetinde kaldıkları Anadolu’dan ve Anadolu kültüründen izler taşıyor. Sadece şehir isimleri ile sınırlı olmayan bu benzerlikler, birlikte yaşamış olmanın yaratmış olduğu etkileşim ile günümüze kadar ulaşan hatıralar aynı zamanda. Bu benzerlikleri yansıtarak kültürel ilişkileri geliştirmek ve Türkiye ile Ermenistan arasında diyalog kurmak amacıyla GPOT ve Canfilm ile Internews Armenia işbirliğinde gerçekleşen bir proje kapsamında, Türkiye’den giden altı yönetmen Ermenistan’da altı farklı belgesel çekti.

Yönetmen Burag Peksezer, Erivan’daki semtlerin Anadolu’daki yerleşim yerleriyle aynı ismi taşıyışını, zorunlu göçün getirmiş olduğu travmaları ve yaşanmış ortak acıları beyaz perdeye yansıtan kişi. Bir İstanbul Ermenisi olan Peksezer önce Erivan’da bulunan ve Anadolu’dan gelenler tarafından kurulan yerleşim yerlerini sayıyor ve ekliyor: “Bunlar, bir umutla kurulmuş şehirler değil. New York’u kuran insanlar, hayallerindeki cenneti bulmak için oraya gidiyor. Bu insanlar ise Anadolu’yu terk ettiklerinde arkalarında bir cenneti bıraktıklarını bilerek kuruyorlar bu semtleri, hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını bilerek... İstedikleri tek şey, bir daha geri dönemeyecekleri topraklardan kalma ufak bir hatırayı anımsayabilmek.”

Peksezer’in Nor Anadolu (Yeni Anadolu) adını verdiği belgeselde üç farklı karakter ve üç farklı hikâye var. İlk sahnesi panoramik bir Erivan görüntüsüyle başlayan film, Ağrı dağının heybetini içimize işliyor. Hemen ardından, göçten sonra Erivan’a yerleşen Ermenilerin örgütlenmesini ve birbiriyle olan irtibatın kopmamasını sağlamış olan cemiyetler ön plana çıkıyor. Malatya, Maraş, Antep cemiyetleri ilk bakışta göze çarpanlardan.

Antepli bir lahmacuncu

Peksezer ilk karakter olarak Antep Ermenisi bir lahmacuncuyu seçmiş. Dedesinden öğrendiği tarifle lahmacun yapan ve ana dili gibi Türkçe konuşan Sarkis amcanın Antep şivesi gülümsetiyor. Sovyetler döneminde milliyetçiliğe yönelik izler taşıdığı gerekçesiyle lahmacun yapmak yasak olduğundan, bu tarif aile sırrı olarak yadigar kalıyor Sarkis amcaya. Ermenistan’ın bağımsızlığını ilan ettikten sonra ilk iş olarak Gaziantep’e gelmiş ve oradaki lahmacuncularla görüşmüş. Kendi tarifini oradakilerle karşılaştırdığını, birbirine çok benzediğini söylüyor. Antep’te hâlâ görüştüğü arkadaşları olduğunu,memleketine sık sık gittiğini anlatıyor.

Bu kahvenin 100 yıllık hatırı var

Bir sonraki hikaye için Erivan’ın öbür ucuna, Arapgir’e geçiyor Peksezer. 130 bin nüfuslu Arapgir göçmenler tarafından kurulan ilk yerleşim birimi. Belgeselin karakterlerinden birisini de bu ilçe ve orada yaşayan Kirkor amcanın hikâyesi oluşturuyor. Anlattığına göre Arapgirliler kahveye çok düşkünmüş ve sürekli Türk kahvesi tüketirlermiş. Göç etmek zorunda kaldıklarında da yanına aldıkları tek şey mücevherleri değil, eski kahve takımının bulunduğu ufak sandukaymış.

100 yaşındaki bir kahve değirmeniyle öğütüyor kahve çekirdeğini, fincanının Anadolu koktuğuna inanıyor. Kirkor amcanın anlattıkları öyküler, “Yeter, yeter bu hasretlik artık yeter, tasamı gamımı bilsen Arapgir” türküsünü anımsatıyor.

Belgeselin son kısmını Erivan’ın birkaç kilometre dışında kurulmuş bir yerleşim birimi olan Musadağ oluşturuyor. Adından da anlaşılacağı üzere Hatay Musadağ’dan göç etmiş kişiler tarafından kurulmuş ve kendisiyle aynı kaderi paylaşan diğer semtlerden farklı olarak, Musadağ’da ikinci nesil Anadolu göçmenleri yaşıyor.

Hatay’ın Türkiye’ye katılması üzerine 1939 yılında köylerini terkeden Ermeniler, Sovyet yönetimi altındaki Ermenistan’a ulaşarak buraya yerleşiyorlar. İkinci nesil olmalarından dolayı acıları nispeten daha taze ve birçoğunun annesi veya babası Hatay doğumlu.

1970’li yıllarda kaçak yollardan Türkiye’ye girerek Hatay’a ulaşıyor. Çocukluğunun geçtiği yere, hayatına ve hayallerine yön veren Musadağ’a tırmanıyor ve oradan almış olduğu bir çuval toprağı, aynı şekilde kaçak yollardan Sovyet Ermenistan’ına sokuyor. 24 yıl boyunca tavan arasında özenle saklanan ve aile içerisinde bir sır olarak tutulan bu çuval, ancak 1991 yılında, Ermenistan bağımsızlığını ilan ettiği vakit gün yüzüne çıkma fırsatı buluyor. Hatay Musadağ’ın tepesinde bir zamanlar var olan anıtın Ermenistan’daki bir benzerinin yanına dökülüyor Türkiye’den gelen o toprak.

‘Anadolu hac yeri gibi’

Uzun yıllar önce memleketini terketmek zorunda kalanların yaşamış olduğu acılar ve travmaları beyazperdeye yansıtan Burag Peksezer, günümüzde birçok Ermeni’nin atalarının yaşadığı toprakları görmek için Anadolu’ya geldiğini, Anadolu’yu ziyaret etmenin neredeyse hac vazifesi olarak görüldüğünü söylüyor.

Sanılanın aksine, 24 Nisan anmalarında intikam ve kin duygusunun yer almadığını, sadece memlekete, Anadolu’ya olan özlemin var olduğunu anlatıyor. Yönetmen Peksezer Nor Anadolu’da, hiç görmediği bir yeri özleyen insanların hikayesini anlatıyor.



Yorumlar

flexi34
27/7/2011
Belgeseli izlemeden!

Belgeseli izlemeden yapilan yorumlar cok sasirtici. Ve bu dusuncelerler baris zor gibi gorunuyor. Bu benim izleyecegim ilk belgesel olmayacak Ermenilerle ilgili. Istanbul Belgesel Sinemacilar Birligi`nin Osmanli Bankasi muzesinde sergilerdikleri bircok belgesel ve soylesi dinledim. Tehcir`den sonra da aslinca tehcirìn hala devam ettgini ogrendim. istan bul`da Ermenilerin cogunlugunu olusturdugu mahallelerde ermeni nufusun azaltilmasi icin hala bir baski olustugunu dusunuyorum.


saberbk
25/7/2011
YANIT

NİKBİNLİKS adlı yorumcu arkadaşıminsanlık ve tarihi ile ilgili yorumlarınıza katılmamak mümkün değil..Doğruluyorum.Ancak hakkımdakilerine katılamayacağım doğal olarak.Aslında burada detaylı yazamadığımız için kısa açıkladım ve tam anlaşılamadı. 1.Kastettğim yer Muş ilidir ve elbetteki Botan denilen yer içinde değildir.Botanın yarısını yürüyerek dolaştım ki elbette bir j.sb.olarak bilmemem mümkün değilyoksa inanılmaz bir hata olurdu gerçekten..!.Çok da bot parçaladım dağlarında. 2.Dilimde bir hata yok ne yazdığımı dikkatle yazdım.. 3.MAKUS TALİHİ ni evet kötüye gidiş anlamında kullandımbunu da yıllarca o bölgede çalışırken fark ettim.Keşke yaşanmasaymış ama tarihi değiştiremeyiz..Sizede oraları gezip görmenizi öğütlerim eger görmediyseniz.. 4.Tarih bilgim konusundaki önerinize teşekkür ederim ama katılamayacağım..Heredot Tarihi kitabını 125 yaşımda okumuştum..!.Anadolu işte..Yinede elbetteki okumaya ihtiyacım vardır diye düşünüyorum. 5.Tartışmalar seviyesizleşirse sakatlaşırböyle bir şeye bende girmem yine size katılıyorum.Yorumlarınızı izlerim arkadaşsaygılarımla..


nikbinliks
25/7/2011
GERÇEKLER VE UYDURMALAR !

şimdi öncelikle subay arkadaşımıza şunu söylemek isterim.MAKUS TALİH İN DEĞİŞMESİ iyi bir şeydir ama siz kötü anlam da kullanmak istemişsiniz sanırım.bir subay için ciddi bir dil hatasıdır.olmamış. BOTAN TÜRKİYE topraklarında bir bölgedir.bunu da bir subay olarak bilmemek inanılmaz bir hatadır.kürtlerin nerden geldiği falan gibi bir arayışta isen bi kaç tarih kitabı oku. bi yerden gelmediklerini zaten burda olduklarını görürsün aynen ermeniler gibi.gerçi böyle yersiz anlamsız sakat bir tartışmaya girmek istemiyorum ama yazmış bulundum bir kere.bunlardan vazgeçin artık terör insanlıkla beraber doğmuştur.insanın olduğu heryerde şiddet.terör.tecavüz yağma.çapul.kitlesel öldürme.soykırım v.s tarih boyunca olmuştur.bundan sonrada malesef olacaktır.bu insanlığın belasıdır.insanlık tarihi kan tarihidir aslında bunun kürtlerle.türklerle ermenilerle.ilgisi yok genel insan fıtratı maalesef böyledir.ha biz ne yapabiliriz şiddeti lanetleyip.taleplerimizi demokratik yollardan dile getirmeliyiz. yok kürtler şurda gelmiş yok ermeniler şöyleymiş v.s lerle bi yere varılamamıstır.bunlardan vazgeçilmesi dileğiyle...


palenke
25/7/2011
BES MILLET !

türklerkürtleraraplarermeniler ve yunanilar bin yillik birlikteligi olan milletlerdir ve birbiriyle barismalarinin zamani gelmistir.

celalatalay
25/7/2011
Sevgili Bahadıra

Sunni bir ailenin çocuğuyum. Bu söylenenler Sunni devletin ufak yalanlarından. Tıpkı gençliğimde bana anlatılan mum söndü yalanları gibi. Ayrıca insanları etnik kökenleri ve inançları nedeniyle kategorize etmek geçtiğimiz yy. ait bir düşünce.


Radikal.com.tr

Hiç yorum yok: